Bu ülkede doğruyu, doğru şekilde yapınca
karışılık bulunuyor mu?
Hayır.
Bu ülkede kanıtlara rağmen suçlara,
‘suç’ denip, ceza veriliyor mu?
Hayır.
Bu durumda bu ülkede bazı şeyleri,
yanlış da olsa söyleyebilmenin de farklı yolları bulunmalı elbet. Galatasaray – Mersin İdmanyurdu maçında
olanlar, uzun zamandır ezilen ve sürekli bastırılmaya, yıldırılmaya çalışılan
bir camianın tepkisidir. Geçen senenin
ortasından beri sabırla üzeri örtülen hataların, yanlışların dışa vurumlarından
sadece biri. Bunu bütün kariyerini riske atarak ve bütün sezon kulübede
olmamayı göze alarak, Fatih Terim’in başlattığı bir direniş olarak görüyorum.
Cesurca ve güçlü bir çıkış. Adalet anlamında sınırları sert olan bir adamın,
daha fazla tahammül edemeyeceği yanlışlara karşı başlattığı bir savaş olarak
görüyorum.
Nitekim Hakem Süleyman’ın da
Terim’in çabuk yoldan çıkan öfkesini bilip, üzerine oynaması da bunu can sıkıcı
bir şekilde sonuçlandırdı. Aynı pozisyonlara, maç içinde bile aynı düdüğü
çalmayan bir hakemin de her şekliyle ne yazık ki, Terim’in raporda yazılmış
sözlerini hak etmiş olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Hakemler bu ülkede öyle bir oyuncu
haline geldi ki, görevlerini yapmak yerine, gelen talimatlara uymayı, yerleirni
korumayı, paralarını almayı tercih ediyor.
Ama suçlamamak lazım... dediğim
gibi bu ülke futbolunda kanıtı olan suçlara bile ceza verilmemişken, neden
dursunlar ki?
Bir de Fatih Terim’in başarılarını
şişkin bulup, egosuna yenildiğini söyleyen grup var. Yine tipik bir örnek
olarak, başaranın itilip kakıldığı, sırtlanmadığı, sadece kıskançlığın işe
dahil olduğu bir ülke de bu da normal. Yurt dışında ‘İmparator’ denilmekten
geri kalınmayan bir adamın başarılarına ‘şişkin’ demek kimin haddine?
İmparator tüm Galatasaray camiasını
direnişe geçirmek istedi. Bunu da başardı. Ama bugün, istediği gibi çıkıp
konuşan mafyaların tüm haklarına saygı gösterilirken, Başkan Ünal Aysal’ın bile
deklerasyonu inceleme altında.
Şüphe yok ki; birileri, oturduğu
koltuk sallanınca, saldırya missileme yapacaktı. Ancak bilinmeli ki bu her
takıma, her futbolcuya pahalıya mâl olacaktır.
Öyle ki; amatör liglerde dönen
oyunlar, yetenekli çocuklar dururken, kafası çalışmayan onlarca futbolcunun,
yani ‘gücü’ olanın A takımlarına çıktığı bir ortamdayız. En büyük takımlardan
birnin başkanın, ilk yarı mücadelesinden stres olduğu için, soyunma odasına,
canı istediği gibi gidip, oyuncuları, hakemleri tehdit ettiği bir ortamdayız.
Finale heyecan yaratmak için,
Galatasaray’ın suyunu çıkarmak üzere anlaşmış karabasanlarla dolu bir ligdeyiz.
Bugün birinci, ligten kimin
düşeceğine, kimin yüksekte olacağına, hatta hangi hakemin, kimin maçını,
‘nasıl’ yöneceteceğine; koltuğundaki ağırlığına rağmen, hafifçe futbol
yönetmeye çalışan adamlar karar veriyor.
Bir telefonla oluyor herşey.
Bunun sonu Malezya ligi gibi
çökerek ya da Premier gibi temizlenmek mi olacaktır merak ediyorum? Benim
gönlüm ikinciden yana ancak bütün sinyaller de ne yazık ki ilk seçeneği
göstermekte.
Bekleyip, görmeli öyleyse.
Çok yanlış ve yanlı bir yazı olmuş Zümrütçüm. Hep kötü örnekleri vererek, olmaması gereken şeylere, yaşanmaması gereken olaylara işaret ederek Fatih Terim tarzını meşrulaştırmaya çalışmak, bu ülkenin hiç bir bilinçli vatandaşına yakışmıyor. Bizim gibi insanlar böyle konuşursa eğitimden, hoşgörüden, terbiyeden nasibini almamış insanlar neler yapmaz.
YanıtlaSilBilinçli davranarak Fatih Terim gibi, Aziz Yıldırım gibi insanları Türk Futbolundan temizlemeliyiz. Kabadayılığın, külhan beyliğin pirim yapmasına izin vermemeliyiz.
Sevgiler.
Yazımı eğer ön yargılarından arınıp okuduysan, FAtih terim'in bu direnişi başlattığı tarzı övmedim, söylediğim bişeylere karşı direniş gösterilmeli, herkes tarafından ama bu ülkede yanlış yapanı okadar çok savunuyor ki insanlar, bunun eğitimle alakası yok. Yine de okumuş olduğun için teşekkür ederim.
SilYazımın yanlı ama aynı zamanda objektif olduğunu düşünüyorum.