Kophenag – Galatasaray maçı ardından...
Futbolda
ruha inanmak önemlidir elbet.
Çünkü spor
bir ruh işidir. Futbol, takım oyunu olarak bu ruha en çok ihtiyaç duyan
alanlardan birisidir.
Bir grup
insana, kazanmanın önemine, anlatarak inandıramazsınız. Renkler, logolar, stadlar,
taraftarlar, bayraklar bu yüzden vardır.
Tıpkı
Fransız ihtilalinde, renklerinden güç bulup ayaklanan gençler gibi yani.
Yıllarca içinde bulundukları yaşam tarzına “dur” diyemeyen bir sürü insana
yeniden yol çizdikleri gibi.
Üstelik bu “ruh”
durumu, Türkiye gibi sosyolojik anlamda “duygusal” olarak algılanan toplumlarda
çok daha önemlidir. Tıpkı İspanya’da Katalan temsilcisi “Barcelona”; İtalya’da
ideoloji temsilcileri “Lazio” ve “Roma” ya da İskoçya’da yeşilin lideri “Celtic”
gibi. Yani sosyolojik anlamda merkezinde “duygu”, “sahiplenme”, “tarih” ya da “ideoloji”
olduğunda ülkeler “ruh” arayışına her şekilde giriyorlar.
Buna halk dilinde
bazen “inanmak” da diyoruz.
Yeşil sahada
taraftarın görmek istediği şey “ruha inanmak” değil midir?
Taraftarlık olgusunun
merkezinde yatan şey, sahiplenmek değil midir?
Bunları
sorgularken aslında gelmek istediğim nokta; hiç bir maçın “ruhsuz”
kazanılamayacağı üzerinedir. Siz kimi getirirseniz getirin, takımına soğuk,
duygusuz ve uzaksa hiç bir teknik direktör uçmanızı sağlayamaz. Nitekim Mancini
gibi önemli bir teknik adamın bile Galatasaray’ın kalite kokan kadrosuna “yürü”
diyememesinin sebebi de eksik olan bu tarafındandır.
Kophenag
maçında 6. Dakikada yenen golün ardından, Avrupa’da, süper lig 2012-13 dönemi
Mersin İdman Yurdu maçında yaşanan kötü olaylara rağmen, yenilen bir takımın
şahlanmasını tekerrür ettirememesinin nedenleri; teknik adamın ifadesizliği ve takım olarak “ruh”
arayışını nerede arayacağını bilemeyen 11 adamın kaybolmasıdır. 6. Dakika Galatasaray’ın
“kazanmak” için herşeyi yapabileceği döneminin çok uzağında olduğunu kanıtladı.
Önceki sene şampiyonlar liginde Real Madrid’e zor anlar yaşatan aynı adamların,
bir şeyi kaybettiklerini reddetmek imkansız.
İster profesyonel
değiller denilsin, ister Galatasaray’da bireysel olarak futbolcular suçlu
bulunsun ve hatta takımın doğru kurulamadığı bağırılsın; eninde sonunda eksik
olanın sosyolojik bir durum olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktır herkes.
Sarı –
kırmızılılarda kayıp olan “ruh denen şey”, dahası için aranmak gerçeği görememektendir.