Hürriyet

19 Eylül 2011 Pazartesi

DÖRT DÖRT - ONBİR: GS-Samsunspor

   3-1 sonuçlanan maç; herkesin beklediği gibi; tam da iddia kuponlarını haklı çıkarır nitelikte gelişti ve sonuçlandı. Gerçi 70. dakikaya kadar yüreğimiz ağzımızda, 'ya yattı iddialar' diyerek izledik ama sonra, benim şahsi asabiyetimi dindiren bir gelişmeyle takım 4-4-2 oldu, Elmander, Sercan girdi; GS ruhu geri döndü!

   Öncelikle itiraf etmeliyim ki, uzun zaman sonra böyle bir maç için en kalabalık stadı gördü gözlerim. Muhteşemdi, inanılmaz bir enerji vardı ; ah bir de o score board ve ses sitemi bozulmasaydı :) Bir de çıkışta metro bozulmasaydı, üzerine bir de sanki herkes bir anda kaçmış gibi güvenlik ekip personellerinden herkes yok olmasaydı, dönüş yolu iki saati bulmasaydı; of bi de metro altında sigara içenler kendilerinde bunu hak görmeseydi, ve kendi paralarıyla alınan kameralara yürüyen merdivenlere vurmasaydı.! Ah bunlar olmasaydı!

  Bunlar sosyal hayata dair geri bildirimlerim olsun, ben maça döneyim ; itiraf etmem gerekir ki tüm maç boyunca Melo'ya hayran kaldım ve gerçek anlamıyla eğlenebildiğim bir oyun sergiledi. Ama gelin görün o 50 dakika sürekli ayaktan kaçan topları izlemekle, koşamayan sarı kırmızı formaları,  ayağını bile kaldırmaya hali olmayan Baros'u, bir türlü ileri çıkamadan, orta sahada top çeviren, yerleri belirsiz takımı izlemekle geçti. Maçtan sonra 'kazandık' diyemedim içimden gele gele; çünkü Baros'a o kadar çok üzülmüştüm ki; bütün motivasyonu sarsılmış, formsuz, yorgun ve bitkin bir adam gördük karşımızda. Her topu kaçırdığında, ileri çıkamadığın da, topu çeviremediğinde 'Baros! n'ldu sana' dedim durdum kendi kendime. Ama gerçekten merak ediyorum 'n'ldu sana Baros?'

   Melo orta sahada bir köprü oluşturmaya başlamışken, yavaş yavaş takım oturacağına dair sinyalleri vermeye başladı bence. Sorunlardan biri; Eboue ile Sabri çok sık yer değiştiriyor olması bence. Eboue'yi sağ da kullanıp , Sabri'yi de diğer tarafta sabitlemek gerektiğini düşünüyorum ben. Gerçi Fatih Terim eminim ki bu değişiklikleri yaparken planladığı bir şey var. Muslera sıkıntıdan ölmüş, top bir türlü kaleye gelmemişken, anlamadığım şey; neden bir türlü topu orta sahadan çıkaramadığımızı merak ediyorum. Nedeni; kimsenin ileri çıkamayışı... en azından son 20 dakikaya kadar öyleydi. Ve sonra...

   Fatih Terim Elmander'i ve Sercan'ı oyuna aldığında he rşey değişti. Güç geldi, denge geldi, hayat geldi, ruh geldi Galatasaray'a. Tabii bir de mütemadiyen taraftarın desteklediği o 4-4-2. Hele de büyük maçlara sıra geldiğinde bu sistem olmadan maç kazanmak çok zor; macera aramaya gerek yok; Galatasaray 4-4-2 olduğunda 4-4-11 oluyor; bir takım oluyor, güç oluyor.

   Gelelim yorumlara, medyaya, basına, yazarlara; 


Yorumlar birbirinin peşi sıra harikaydı, geçekçi ve iyi analizlerden oluşuyordu. Ortak görüş Galatasaray'ın daha henüz oturmuş bir takım olamadığı ama zamanla bu eksiklerinde kapanarak, güçlü duruşlu GS dönemine geri dönüleceği üzerine işliyor. Herkes Baros'u etkisiz ve zayıf; Elmander'i hızlı, beklenmedik derece de güçlü buluyor; 4-4-2 oyununun GS'ye yakıştığını söylüyordu. Gel gelelim son açtığım tab'daki yazı beni benden aldı. Her zamanki gibi Ahmet Çakar bilgisini konuşturmuş, üstün futbol analizlerini döktürmüştü. Tüm bu analizlerin ardından onun görüğünü yazayım sizlere;  'GS iyi sinyaller vermiyormuş. Her rakip Samsunspor gibi olmazmış. Sanki tek gol penaltıymış gibi her takım kalecinin yaptığını yapmazmış ve Takım mükemmel değilmiş; mükemmel olmaktan da çok uzakmış!' Ya şaka gibi; adam ne söylesem de, milletin sölediğinin tersi olsun, sivri olsun, yalan olsun dyie düşünmekten; varsa bile bilgisini gösteremiyor. Bu adamda çıkıp yorum yazısı yazacak yerler buluyor kendine. Sonra da tutturmuş bir, pozisyon doğru niye kırmızı kart; e yani madem kasten topu Elmander'in suratına çarptığını kabul ediyorsun; neden kırmızı olmasın, kasten yapılmış hangi hareket normal oldu, peh! Nerde fairplay!

Evet herşeyi ama okuduğum herşeyi bo şverip, unutup şuan kazandığımız maça odaklanıp, şu golü izleyip izleyip keyfe gelmek istiyorum. (NOT: Buna da göz göre göre adam gibi bir pozisyon yoktu demiş ya Ah Bay Çakar Ah!)

http://www.youtube.com/watch?v=iIcXHtmmMZA

12 Eylül 2011 Pazartesi

YENİLGİNİN ARDINDAN (GS-İBB): Gerçekten mi?

   Galatasaray'ın bu yenilgisi üzerine bir şey yazmama kararı almıştım aslında. Ancak sanırım duramayacağım.

   Galatasaray ilk 20 dakikadan sonra (ki bunu Fatih Terim'de söylemiş) oldukça anlamsız bir futbol oynadı. Gerçek anlamıyla bir karmaşa vardı sahada ve zamanında izlediğim sokak futbolunu andırıyordu. Kim alırsa topu gelişine vurur ya, hiç düşünmez, kim var çevrede aramaz, topu nerden geçirsem arayışı yapmaz, oyunu okumaz çünkü buna gerek duymaz. Hiç bir düzen yoktu. Ben takımı anlamakta zorluk çektim kendi adıma. Kim nerede, neler yapıyor anlayamadım. Her zamanki gibi bu konuda bir tek istisna Selçuk oldu.

  Nereye koyarsanız orda kalmayı başaran, bölgesinin hakkını veren bir futbolcu olarak Selçuk oyun içindeki diğer bir çok tecrübeli, iyi dediğimiz oyuncuya taş çıkardı yine. Çok yetenekli bu kesin ama en iyi tarafı; futbolu stratejik olarak çok iyi anlayan bir oyuncu olması. Övmeden geçmek istemediğim Selçuk için, ileride çok daha iyi şeyler olacağı kanısındayım.

   Gelelim Muslera noktasına. Sürekli dediğim bir şey olarak; bir savunma kaleci demek değildi. Kaleye bir top giriyorsa bu toptan kale önündekiyle beraber, defansta yer alanlar da aynı derece de sorumludur. Muslera hata yaptı evet ama bu hatanın yanında, savunma darmadağındı ve gerçekten ne yaptığını bilen bir topluluktan çok uzaktı. Eh! oyun sürekli ceza sahana göre çekilirken de, kaleci olarak yapabilecekleriniz kısıtlıdır. Maçı izlersiniz, oyun kuruluşunu kavrarsınız, beklenmedik anlarda bir top gelir kalenize ve o an kaleci görevdedir. Ama kendi takımınızın nasıl oynadığını anlayamadan, karşı taraf dalga dalga hücuma çıkarken, Muslera gibi dünyanın en iyi kalecilerinden biri olmanız hiç bir şeyi değiştirmez. Savunma çökerse... Uruguay'lı da çöker! 

   Ama tabiiki ilk maçlarda olan bu hatalara göz yumulabilir, ileriye dönük zamanda devam etmediği sürece. Gelecek maçlarda bu konuyla ilgili daha çok yorum yapma şansımız olacak, ancak ben oldukça ümitliyim. Bu sezon ,GS'nin yeniden, sarı kırmızı, Aslanlar olması için muhteşem bir zaman avantajı.

  Ama yukarıdaki bu optimist yaklaşımıma rağmen şunu demeden alı koyamıyorum kendimi; 'çok dağınıktı! ortada bir strateji yoktu, futbol yoktu! Noldu!! Düzelir mi gerçekten!' 

Düzelir .... düzelir... :))

NOT: Muslera'yı savundum ama; gerçekten büyük hataydı.  Yine de bu övgüleri hak etmediği anlamına gelmez. Burdaki spikerimize de bunu söylemeden edemeyeceğim.

http://www.youtube.com/watch?v=1Vzr3rkRfLc