Hürriyet

23 Temmuz 2013 Salı

RENKLERLE SAVAŞAN ADAM!



Mayıs'ın son haftasından beri, görmeyi en çok sevdiğim şey; bütün renklerin birlikteliği. 

 Yani İstanbul United benzetmesiyle, bütün takım taraftarlarının bir arada, bir yanlışa karşı direnen ekipler olmasıydı. 

Türkiye'nin her konuda olduğu gibi ısrarla ayrıştırılmaya çalışılması, bu müthiş insanların kol kola yürümesi, Galatasaray atkısını, Fenerbahçe formasının üzerine takmasıyla durulmuştu.  

Bölünmüşlüklerine karşı bir duruş, müthiş bir saygı uyanmıştır bu adımla. 

Günün sonunda, haziranın orta günlerinden birinde, sosyal medyada dolaşmaya başlayan dedikodular ve yorumlar ' Biz aynı statta maç izleriz!' mesajını vermeye başlamıştı bile. 

Son gelişmeler, Fenerbahçe'nin Avrupa vakası ya da başkanların atışması bile bozamadı bu duruşu. 
Çünkü taraftar, kutupları açmanın gereksizliğini görmüş, birlik olmanın güzelliğinde rekabetin de olduğunu benimsemiştir. 

Kısacası, kabullenmiştir birbirini...

Taraftarın geldiği bu güzel noktanın, bu noktaya vizyonunu açmak bir yana, uzaktan bile tahammül edemeyen bazı kafalara hiç bir şey ifade etmediğini, okuduğum bir haberle tastiklemiş oldum.

 ...
 Tabii ki içeriden çıktığı gibi, hastalıklı bir karakter halinde, oraya buraya saldırmaya devam eden Aziz Yıldırım da bunlardan biri. 

Bugün okuduğum haberin başlığı; "Sarı kırmızıyı hiç sevmem!" 
 
Haberin üslubu, medyanın genel bilmezliklerinin bir örneği olarak "eğlenceli" olma arzusunda. 

Haberin içerdiği her bir cümlenin, vurgunun, kelimenin yanlışlığını geçip, Aziz Yıldırım'ın "haber" olan söylemine gelmek gerek. 

Türkiye'de ısrarla bir şeyleri değiştirmeye çalışan bir sürü gencin, futbolsever insanın bulunduğu noktayı anlamaktan aciz bir şekilde, geldiği renkler itibariyle bir gazeteciyi azarlaması "sevimli" olacak neredeyse. 

Burası Fenerbahçe'nin maçına ev sahipliği yapıyor, ne renkle geleceğine dikkat etmen lazım tehtidinin altından renklere karşı olan tahammülsüzlüğü yeniden körüklemeye neden olabilecek bir konuşmayı yaparak, "sarı, kırmızyı" hiç sevmem diyor. 

 ...
Aziz Yıldırım'ı eleştirmek mi daha doğru?

Haberin yazım üslubunu mu?

Yoksa bu kışkırtma dolu, hiç bir baltaya sap olamacayak olan, geri kafalı söylemin, üstelik de gazetecinin azarlanmasının "haber" niteliği taşıdığının düşünülmesini mi? 

Ne yazık ki Türkiye'de her konuda olduğu gibi bir kesimin medeniyet seviyesini yükseltirken, diğerinin geri de kalması katlanılamaz bir sorun oldu bile. 

Hem de çok ciddi ve derin bir sorun.

Umarım bundan sonra da  bahsettiğim şahıs dahil, tüm dinozorlar yavaş yavaş dikkat etmeye başlar olan bitene ve söylediklerine. 

Aksi taktirde gelinen güzel noktanın da üzerine asfalt dökülmesine ramak var demek!

Bahsettiğim haber için;
http://tr.eurosport.com/futbol/super-lig/2013-2014/super-lig-aziz-yildirim-sari-kirmiziyi-hic-sevmem_sto3854617/story.shtml

20 Temmuz 2013 Cumartesi

TFF VE YİNE YÖNETİM'SİZLİK!


     Falcao'nun 60 milyon euroya Monaco'ya, Şampiyonlar lignini büyücüsü Gomez'in Fiorentina'ya gittiği; Chealse'nin liderinin de Mourinho olduğu bir seneye giriyoruz. 2013 yazı sürprizleri getirdi elbette ancak benim asıl merak ettiğim bu sürprizlerin 2014 sezonunda nasıl sürece dahil olacağı. 

Ancak tüm bunlardan önce...

Dünya'da merak edilen, 'önümüzdeki maçlar' ken; bizler için elbette, her zamanki gibi durum çok başka. Bizler, hiç bir alanda sağlanamayan hukuk olgusunu futbolda işletmeye çabalamakla meşguluz. Bizler ayrıca, klasik bir genel düşünce tarzı olarak, biz dipteysek 'yukarıdaki de' dibe inmeli mantığıyla bazı kuralları değiştirmekle uğraşan, saman kafalı insanlara tahammül etmek zorundayız. Yani bizler git denildiği halde 'gitmeyi' aklından bile geçiremeyen yüzsüz ve dinozor beyinli insanlarla başbaşa kaldık. 

TFF'nin 3 temmuzda başlayan Türkiye futbol ligi kriznin yönetimindeki başarısızlığı, şuanda da değişmeyen bazı şeylerin asıl nedenidir. 
Bunun yanında, görmezden gelmek, adeleti sağlayamamak ve yandaş davranmak gibi bir çok da özelliği bulunuyor. Biz de,son bi kaç ayda, özellikle 'yabancı oyuncu' kuralı tartışmalarında da kendilerini açıkça belli eden bir grup başarısız insanla başbaşa kaldık. 

UEFA Türkiye liginde iki kulübümüzü avrupa mücadelesinden men etti. 

Bu, büyük bir utanç kaynağı, önceki senelerde cezası bulunmayan bir olayın, üzerinin örtülmesinin bir işe yaramadığının kanıtı oldu. 

Ama sadece bununla kalmadı.

Aziz Yıldırım, kendi taraftarlarının bile desteğini kaybetmişken, Avrupa sahnesine çıkarak kendini, kanıtları ciğnercesine savunmayı denedi. Hem de bir kere değil; bir kaç kere. 

Sonucu Fenerbhaçe kulübü için +1 ceza oldu. 

Bizler,  adı utanç verici sürece karışmamış ama rakibi olan bir spor kulübüne bile saldırmakla kendini aklama çabasına giren mafyadan bozma adamlarla yaşıyoruz hergün. 

Karanlığa battıkça, diğerlerini de kendiyle beraber çekmeye çabalayan kaybedenleri görüyoruz hergün. Bunun en büyük örneğini de, özellikle son süreçte ne yazık ki Fenerbahçe yönetimi gösterdi. Taraftarların bile birbirlerine yakınlaştığı bir dönemde çıkıp; onlara da ceza verin diyen çocuklar gibi bağırmak dışında bir işe yaramadı Aziz Yıldırım.

Yani bizler, avrupa futbolunun heyecanını yaşamak için bile zaman bulamadığımız, haber kirliliğiyle boğuştuğumuz spor dünyasında mutlu olamıyoruz bugün. Çünkü tıpkı ülkenin ta kendisinde var olan sorun gibi, takımlarımızda da yönetimsel anlamda büyük problemler bulunuyor. Tek eldecilik ne yazık ki, güzel olan herşeyi öldürüyor. Yerine gergin bir taraftar grubu bırakıyor. 


Bakalaım tüm itirazlara rağmen 'yerinde' kalmak inadıyla, istifa etme büyüklüğünü ve kalitesini bile gösteremeyen TFF yönetimi bu sezonda hangi spekülasyonları yaratacak.
Bekleyip ... görelim...