Hürriyet

19 Mart 2014 Çarşamba

UYKU GETİREN FUTBOL




- Chelsea & Galatasaray -  

Galatasaray’ın lig içindeki ‘ruh’ eksikliği, Avrupa’daki aslanlığını da vurdu.
Zaten kızgın olan taraftarı, televizyon başında uyuklatan futbolla, karşısına çıkan ilk rakibe elendi.

Maçın ardından kimi yorumcular ‘Burası Şampiyonlar ligi, gruptan çıkmak bile büyük bir başarıdır’ ya da ‘Chelsea daha güçlü bir takımdı’ dese de, durumu kurtarmak pek mümkün değildi.
Dünkü futbolda sorunu bir tane miydi? Hayır. Ancak özetlemek mümkün.

Drogba’nın jübilesini yaptığının başlıkları atıldı. Ama Drogba; herşeyden önce bireysel yetenekleri yüksek bir ‘takım’ oyuncusu. Yani bozuk çalışan saatin parçalarına, sağlam değildi suçlaması yapmak yanlış bir yaklaşım.

Takımda düzensizlik, isteksizlik hat safhada. Bunun en önemli nedenlerinden biri, yönetimdeki duyarsızlık ve düzene oturmaya başlamış bir aile yapısını bıçakla sezonun ortasında ikiye bölmekle başlayan süreç. Diğer nedeni ise, futbolcuların  teknik adamları tarafından sürekli baltalanan öz güvenlerinin, kendi içlerinde de ruh ve enerji düşüklüğüne neden olması.

Şampiyonlar Ligi tarihi boyunca belki de ‘istemiyoruz’ diye bağırarak, oynayan tek takım sarı kırmızılı ekibin bu tarihteki hali olabilir. Istemiyoruz dedirten oyunun çıktısı da televizyon başında taraftarın enerjisini öldürerek, uykuda kalmalarına neden olan 90 dakika. Hatta Chelsea gibi ‘sıkıcı’ oynamakla suçlanan bir takımın bile enerji patlamasıyla izleyenleri ateşlediği maç, maviler için Mourinho’nun da söylediği gibi ‘çok rahat’ oldu.

Herşeyin ötesinde Manci’nin bitmek tükenmeyen söylemleri, güvensiz tavırları, sahiplenmeyi beceremeyen düzeni sezonu düşüşe geçiren en önemli etkenlerden birisi. ‘Benim futbolcularımın bunu başarabileceğine inanmıyorum’, ‘ onlar bizden bir beden büyük’, ‘şut çekmeden, gol atmak mümkün değil tabi’ …
Motivasyon, takım sporları için en önemli kaynak. Güneş gibi, ne kadar parlatırsanız, okadar mutlu edersiniz yer yüzünü.

Bunun olabilmesi aynı zamanda kişisel hırslara da bağlıdır. Zorla bağlandığınız kafeste durmak istemezsiniz, hele de kişisel başarı hırslarından yoksunsanız, bu işi başarıya dökebilmek neredeyse imkansızdır. Mancini kendi içinde de başarı arzusunu alevli tutmayı başarabilen biri gibi gelmiyor bana. Kişisel düşüncem futbol için uygun bir karakterinin olmaması. Karşısında hırsla kavrulan Mourinho olunca da bu çok daha net görüldü.

Son olarak değinmeden geçemeyeceğim konu yerleri belli olmayan futbolcularla, bir türlü kurulamayan takım düzeni. Tek tek futbolcuları suçlamak mümkün. Kimse görevini yapmadı demek mümkün, işin kolayına kaçmak. Ama yine rakip takım teknik direktörünün yaptığı yorumdan alıntı yaparak bunun yarattığı etkiye dikkat çekmek isterim ;
 ‘Kimin nerede oynadığı belli olmayan bir takıma karşı taktik üretmek imkansızdır, bu yüzden kurulu takımımı hiç bozmadım.’

Tüm bunlar tamam, ancak uyutan futbol için futbolculardan önce suçlanması gereken çok yer var. bu yüzden kendi adıma ben, Semih Kaya’nın ‘özrünü’ kabul ederek, renklerimle yola devam etmekte kararlıyım.

Yani herşeye rağmen;
her sene bana eleştirecek, övecek onlarca konu vererek, Şampiyonlar Ligi arenasını yazacak imkan verdiği için takımıma sonsuz teşekkürler.



2 yorum:

  1. İlk yarıyı izleyebildim sadece heyecanlıydı aslında biraz :) Ama tabii ben fenerbahçeliyim futboldan da hiç anlamam ondandır belki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fenerbahçeli olduğun için heyecanlı gelmiştir :)))

      Sil