Hürriyet

24 Nisan 2011 Pazar

Özlemek... Mi Dediniz?...


       Bir arkadaşım ki o kendini hatırlar bu yazıyı okursa, bana bir şairden bahsetmişti, özlemeyi ne kadar güzel anlatmıştı; sizin de bir bakmanız gerekiyor demişti. O an özlemeyi iyi anlatmanın nası olabileceğini düşündüm. Kendime sordum özlediğim bir sürü şey için de en ağır olanını yazmak istesem neler çıkar acaba diye. Uzun zaman bunları yazmak acı verdi... çok fazla hem de. Ama şimdi biraz daha gerçek oldu özlem ve anlatması daha dile gelebilir oldu. Keskinleşti ve ne olduğunu belli etmeye başladı. Ben de bu yüzden bir deneme yapmak istedim, acaba neler dökülecek zihnimden diye...  ve yeniden yazmanın bana verdiği heyecana kavuşmamın nedeni olan son bir kaç gün ardından düşüncelerimi de dahil ettim tüm bunlara...ve bu yazının yazılma sebebi de budur işte. ..

        Hiç bir sabah olmadı ki, yanımdaki cep telefonuna bakıp, ‘cevapsız arama’ ‘Yine kaçırmışım, canıma okuyacak’ demediğim bir gün olsun. Ya da hiç bir akşam olmadı ki, günün olanlarını heyecanla bana anlatmak için gelen aramanın olmadığını fark edip hayal kırıklığına uğramadım.  Ya da hiç bir başarı olmadı ki bana artık eskisi kadar heyecan versin, mutlu etsin ya da kendimi iyi hissetmemi sağlamak için bir adım daha ileri taşısın. Artık eskisi gibi kelimelere meraklı olmamam da bu yüzdendi. Uzun zaman geçmişti son hayal gücümü dökeli hikayelere... yazmaya devam etmek iyi geldi ama bir şeylerin eksik olduğunu biliyordum. Bana bu enerjiyi veren varlığın yanımda olmadığını... Bu yüzden kendimi zorladıkça, uzaklaşmaya başaladığımı ve karıştığımı fark ettim. Ne yapmak istediğimi çözemediğimden de bundandı aslında! Enerjimi zorladıkça bana verdiği karmaşanın sonuçları.

        Biraz daha kolay tepki verebilir olduğumu fark ettim bir süre sonra. Çünkü içime atmak zorunda olduğum herşeyden kurtulmak istedim. Bana yük olan ve ‘öyleymiş’ gibi düşünmem zorunlu kılınan tüm sorumlulukları atmak istedim bir an önce.  Ya da ‘kendi başıma’ olmak istedim. Bir şeyin sizden önce sona gelebileceğini öğrendiğim anda, bütün sıcak kanlılığım, soğudu... kalıcılıktan uzaklaştı... bağlılıklarım zayıfladı... yeni hiç bir şeye izin vermeme kararı aldım hayatımda... yeni ve beni bağımlı edebilcek hiç bir şeyi...Aslında tüm bunlar artık yaşamayı öğrenmiş olduğum gerçeği gibi görünse de, beni ben yapan o tüm ruh izlerinin ölmüş olduğu anlamına geliyordu... birer birer.

         Sonra sene geçti ve aslında kendimi, onu hatırlatan herşeyden uzaklaştırmaya çalıştığımı sezdim. Uzaklaştığım herşey beni ben yapanlardı ve aslında beni yapan, onun enerjisi... bana inancı, üzerime yaptığı planlar... Onu özlemenin verdiği hislerden okadar çok korkuyorum ki aslında, ben olmadan yaptığım herşeyin beni eğlendirdiğine inandırıp kendimi, o garip yalnızlığımdan uzaklaşmak istiyorum. Bir gün olsun istiyorum onu özlemiyeyim. Bir gün... tek bir gün. Onu hatırlamadığım ve ‘keşke’ demediğim.

Ve ne yazık ki  daha hiç bir gün geçmedi ki o Kasım’dan bu yana ‘ Babam olsaydı...’ demedim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder