Hürriyet

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Hergünü Yaşanır Klan Şey; Spor


Geçen senenin sezon sonu kral markası Galatasaray'ın hazırlık maçları gelince, eh bana da bir kan can, spora olan ilgimi yeniden paylaşma aşkı, şevki geldi. Tabii bunda İzmir gibi sıcaktan kavrulan bir Ege şehrinde, neredeyse sezon sonundaki seyirci kadar taraftarla, coşkulu futbol izleyicisini görmem ve rahat bir 1-0 sonucu ile taçlanmış olan maçın olumlu izleri de etkili değil desem yalan olur. 

Kendi takımım adına muhteşem bir transfer dönemi, beni coşkuyla mutlu edebilcek kadar memnun kaldığım yeni STORE tasarımları. Formaların kapış kapış gidişi, kombinelerin sınıra dayandığı için durdurulmak zorunda kalması... Bunun gibi daha bir çok olumlu gelişme beni bu sene adına, futbol için tadı kaçmış olan geçen seneye göre daha olumlu kılıyor. 

Aynı şekilde ligin diğer büyük oyuncularının da heyecanlandırıcı transferleri ve yepyeni hazırlıkları, bu seneye sabırsızlanmam için bir etken. Yani 'Güzel Futbol' kapıda gibi hissetmeye başladım... çok yakında, gölgesini görebiliyor gibiyim sanki. Bu gerçek ve ön görü beni 'futbol' adına çok mutlu ediyor. Şimdi sabırsızlıkla ligin kapılarını açmasını beklerken, bizler de hazırlık maçlarıyla yavaş yavaş ısınmaya başladık, tıpkı futbolcular ve camialar gibi. 

Ancak bu sene yaz döneminin aralıksız, soluk aldırmadan 'spor' yazı olmasının da bıraktığı izlere deyinmek önemli. 

Önce ligi tamamladık üstelik de play off etkeni nedeniyle uzayan bir tarihte...

Sonra EURO 2012 bizimleydi... Üstelik hiç beklenmedik güçlerle, eleyenlerle ve elenenlerle... Tabii herkesi ikinci yarıyı izlemekten vazgeçiren finaliyle de diye eklemek yanlış olmaz. Yazık ki, tarihe geçecek olan bir final olmadı İspanya - İtalya karşılaşması. Almanya'nın, muhteşem bir Akdeniz futboluna yenilmesi, İtalya'yı, yakın topraklardan rakibinin karşısına çıkarmıştı. Çoğu kişi Akdeniz futboluna aynı şekilde karşılık verecek olan harika İtalya oyununu konuşuyordu... Ama ne olduysa o düdük çalıp maç başladığında oldu... İtalya söndü... ruhunu kaybetti.. canvarlaşan hızı, enerjisi yok oldu ve 'rüya takım' enerjisine yenik düşerek, bir çok futbol severi Euro 2012 finalinden soğutmayı başardı. 

Ve sonra nefes kesen 15 günlük macera sardı her yanımızı ve 7/24 Sporun tadına varmaya başladık. 2012 Londra Olimpiyatları başladı, sonuna da yaklaştı... Uzun maraton, dünyadaki bütün ülkeleri bir yere toplayarak, tek yürek yapıp, barışın meşalesini taşırken bize en bilmediğimizden, en bilinir olan spora kadar geniş yelpazede musabakalar sundu. Tabii Türkiye'de en çok yarışmacıyla olimpiyatlara katılan ülkeler içinde yerini almayı başardı. Kendi adıma Göksu gibi önemli yetenekleri de tanıma fırsatı bulduğum bu süreçte, ülkem adına gelecek zamanlarda olimpiyatlarda bir şansım olduğunu da düşünmeye başladım. 


Olimpiyatlar bana, tenisi, koşuyu, atletizmi ve daha bir çok koldan sporu sevdirtti. Aslında saatlerce süren bir sessizlikte, yarışma fikrinin ne kadar keyif verici olduğunu gösterdi. Ve coşkunun... bütünlüğün.. sporun ne kadar tatlı bir dünya nimeti olduğunu. Olimpiyatlar, Londra'da, tam da Britanya'nın adına yakışır şekilde oldukça gösterişli bir açılış yaptı. Şimdi formalarla, ülkelerin bütünlükleriyle, kampanya filmleriyle, müzikleriyle, açılış gecesinde Arctic monkey's'in yıllarca kalan etkisi ve dalgalanan onlarca bayrakla, sürekli yanan meşale herkesi ekran karşısında kilitli tutuyor adeta. 


Bu spor aşkı, yazın her bir anında bizi heyecanlandıran karşılaşma mantığı, yarışma ve bayrak azmi ve tükenmeyen enerjisiyle sürekli devam edebilecek bir şey... unutulmaması gereken ve gerçek anlamıyla 'birleştirici' olabilen en önemli ortak his. Tüm dünyanın 'ortak' hobisi... spor...



:) Spor dolu, heyecanlı günler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder