Sezonun da başlamasıyla,
yasaklara, engellemelere, mualif görüşlere karşı “dur” deme eylemlerine karşın;
“DİRENİŞ” naralarıyla doluyor statlar. Ne güzeldir ki, başka yerde gazlanarak aranan
hak, mualif görüşün bağırılabilindiği bir halk ortamı var stattlarda. Neredeyse
yüzyıldır baskıyla futbolu sahiplenmeye çalışan diktatörlerin sürekli öğrenmek
zorunda kaldığı gerçek yeniden ispatlanıyor; “futbol halkındır!”. S.
Anglesey’in Diktatörler ve Futbol
adındaki kitabı bunun onlarca örneğiyle dolu.
Futbol ve statlar...
Gerçek halkı orada görürüsünüz. Fakirini,
zenginini, herkesin eşitlendiği tribünlerde görürsünüz gerçek insanları. Bütünlüğü
ve Milli bütünlüğü de.
Bu yazıyı; Galatasaray –
Gaziantep maçındaki güzel futbola rağmen tribünlerde yaşanan çirkin olaylarla
donatmak istediğim halde, anlatmak istediklerim bunu aştı. Ancak tribünlerin
halkın sesi olma görevini hiçe sayan işgüzar yönlenimli taraftar gruplarınca
susturulmaya çalışılması kabul edilebilir gibi değil. Asla gücün ve iktidarın
köpeği olmaması gereken futbol taraftarı, doğruyu savunan, insanı savunan,
bilinçli insan toplulukları olma görevinden vazgeçmemelidir.
Öyle olduğunun kanıtı da çoktur
tüm dünyada ve tarihde Türkiye’de.
Yeri gelir Kıbrıs için
bağırırsın, yeri gelir Filiştin. Yeri gelir Brezilya için bağırırsın, yeri
gelir Mısır. Ölen insanlara karşı durursun. Ölmesinler! Diye bağırırsın. Ya da
günümüzde “direniş” protestolarının nedeni olduğu gibi; kendi insanına yapılan
zulme karşı, iktidara ayaklanırsın!
Futbol budur. Yeşil sahada senin
takımın top koşturur, kazanmak ya da kaybetmek üzerine oynar; sen de onu
iterken, sosyal konuların tepkisini verirsin. Bu insan olan her kişinin
hisseedip, o atmosferin birlik hissiyle yapması gereken yazısız futbol
kurallarından biridir.
Tarih futbolun siyasallaşmaktan,
sosyal konulara dahil olmaktan uzak kalamayacağını kanıtlamıştır.
Yani, Simon Kuper’in dediği gibi “futbol
asla sadece futbol değildir” sözü çoktan ispatlanmıştır.
Dünyanın en çok anlamı bir arada
yaşayabildiğiniz alanlarından biri olan statlar; futbol sayesinde “halk” için
kalmayı herşeye rağmen başarmış bugüne kadar. Yani içinde bulunduğumuz ortam da
bunu kanıtlamak için biçilmiş kaftan.
Güney Amerika başta olmak üzere
3. Dünya ülkeleri için futbol, can kurtaran ya da kürsü haline gelebiliyor.
Hatta Amerika Birleşik Devletleri dışında her ülke ve kıta için bu, yoğunlukları
farklı da olsa geçerli. Tarihin her döneminde, halkın kendisini ifade etmek
için edindiği alanlar halini alan stattlar, aynı zamanda bu gücü nedeniyle
diktatörlerin, devlet yöneticilerinin, büyük güçlerin de göz bebeği konumunda.
Bir zamanlar...Arjantin’de
fakirlikle mücadele eden halkın isyan başlattığı, hak aradığı yerler oldu
futbol. Eşitliği hissedip, iliklerine kadar futbola bağlı olan insanların,
birbirlerinden güç bularak, fakirliğe karşı sokaklara dökülüp, hak aramasıyla
sonuçlanmıştı maçlar.
50’lerde Kolombiya’da mafya ve halkın
bütünleşerek, diğer ülkelere karşı kendini korumaya aldığı bir güç oldu futbol.
Ülkenin milli duygularını yükselten, yükselişe geçen bir ülke adına kan akan
günler, Escobar’lar hakkında bir film için bile yeterli sayıda olayın meydana
gelmesine neden olmuştu.
İran’da içinde cayır cayır yanan “özgürlük”
aşkı dolu halkın rejime karşı baş kaldırışı oldu futbol. Milli mücadele
ardından kadınların yasak olduğu statlar, kadınlarla dolmuş; kutlamalar
birbirini seven, erkek ve kadınların bir arada olduğu şölenler haline dönmüştü.
Sonraki milli maçta bunu engellemek için elinden geleni yapan yönetim ise
insanlarını futbolun içinde nasıl durduracağını bilemediği için paniklemişti.
Hatta Türkiye’de bile üzerine
onlarca kitaplık araştırmaların yapılmasına neden oldu futbol. Milli birliğin
ve Milliyetçiliğin tavan yaptığı alanlar halini alan statlar, İstiklâl Marşı’nın
yürekten okunduğu seremonileri içeriyor her maçta. 28 Şubat ardından ‘lâik’
ülkeyi korumak adına sloganların atıldığı, herkesin birbirini savunduğu, hatta
PKK’nın en yoğun dönemlerinde, birlik bütünlük oluşturmanın en merkez
yollarından biri olarak görüldü futbol.
Bugün yine futbol, her ülkede
kendi gücünü halktan alan piyasasıyla, gizli güç olarak kendini ispatlamaya
devam ediyor. Engellemeler olsa da olmasa da özünü, var oluşundan beri hizmet
ettiği amaçları korumaya devam ediyor. Yani biz diyelim ki;
“Futbol
direniyor!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder