Hürriyet

18 Eylül 2013 Çarşamba

TARAFTARDAN GALATASARAY’A


Kara maç olarak adını tarihe yazdıracak olan R.Madrid maçının ardından, zaten kimsenin yazmaktan çekinmediği gerçeklerden bahsetmek istedim.

Bir nevi içimi dökmek istedim...

Yani aslında sarı kırmızılı takımın tek derdinin “Drogba sakatlığı” olmadığını söylemek istedim...

Aslında bu sadece “Terim’in Milli takım dağınıklığı” olarak da algılanmamalı...

Bu, gerilemeye başlayan bir devletin, düşüşe mi, yükselişe mi geçeceğine karar verebilmesi için yaşanmış bir hezimet olarak görülmeli.

Seyircisine saygı duymayan bir enerji ve profesyonellikten ciddi anlamda uzak, duygusal iniş çıkışlarla dolu bir futbol...

Hepsinden öte dünyanın parasını veren taraftarın, bunu düşünmeden, tarih üzerinde belki de ilk kez bir şampiyonlar ligi maçını terk etmesine neden olan sonuç.

Ligde mutlu edemiyorsan, oynamak üşendirici geliyorsa, direnemiyorsan ve istekli değilsen, hatta belki de kendine çok “fazla” güveniyorsan yapman gereken tek şey; başka bir alanda taraftarını mutlu etmektir.

Ünal Aysal’ın dediği gibi bu, 1-0 yenilmekten çok daha iyidir. Kendine getirir. Sarsar. Ama bedeli taraftar için büyüktür. Sosyolojik anlamda kazanmak için çıldıran binlerce insana sunulan “hezimet” kolayca altından kalkılabilir bir sonuç değildir.

Yani yine “futbol sadece futbol değilir” sözünü kanıtladığımız başka bir alana geliyoruz. Kazanmak ve kaybetmek basit olgular değildir. Taraftar için “nasıl” kazandığın ya da “nasıl” kaybettiğin önemli değişikliklere neden olur.

Eğer işini ticarete dökmeye bu kadar hevesliysen...

Bir senede kombinelere neredeyse %50 zam yapıyorsan...

Üstelik 40 bin ortalama kombineyi kapış kapış satmışsan...

Taraftarın Store’larına canavar gibi para kazandırırken, ürünlerine zam yapmaya devam ediyorsan...

Taraftar ticaretine oyuncak oluyorsa salaklığından değil; güzel futbol izlemek hevesinden...

Yapman gereken bir şey vardır; futbol oynamak.
Her alanda, her koşulda, her kim karşı olursa olsun...

Gerisi teferruattır!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder