Hürriyet

6 Haziran 2012 Çarşamba

EURO 2012 Günlüğü: B Grubu





Turnuvanın başlamasına iki gün kala, grupları daha detaylı görüp heyecanlanmadığımız bir an bile yok sanırım. Onlar hakkında öğrendiğimiz yeni gelişmelerle, saat başı yenilenen sitelerden alamıyoruz gözlerimizi. Sakatlıklar, antrenman raporları, teknik adamların açıklamaları; bu süreçte başlayan transferler ve dahası... bir çok açıdan futbolu takipte olmamızı sağlayan EURO 2012, beni de herkes gibi evime kitleyecek büyük ihtimalle. 


Gelelim kimsenin gözünü korkutmayan A grubunun ardından, 'Ölüm Grubu' olarak geçen B grubuna. 
Futbol söz konusu olduğunda isimlerini korkuyla andığımız Almanya, yenilikçi ve genç, enerjik 'portakallar' Hollanda, Akdenizin en uç kısmından sesini duyuran, hızlı Portekiz; düzenli, güçlü ve sürekli değişen futbollarıyla Danimarka B grubunu yani nam-ı diğer 'ölüm grubu' takımlarını oluşturuyorlar. 


Bu grupta; katıldığı her turnuvada favori olan, her zaman zorlayan, disiplinli futboluyla tanınan Almanya gerçek bir lider gibi kendini gösteriyor sanki. Onlardan kimse şüphe etmiyor ve tıpkı geçen turnuvada olduğu gibi herkes onlardan en az bir yarı final maçı bekliyor. Belki de final oynayacak olmaları ihtimalini yüksek tutmak hayalcilik olmaz. Her zaman istikrarlı futbollarıyla bilindiklerini düşünürsek; bu sene de, geçen seneden daha farklı bir performans sergilemeyeceklerdir. Alt yapı anlamında dünyanın en ünlü okullarına sahip olan Almanya; gerçek bir futbol makinası. Neuer, Wiese, Zieler, Schweinsteinge, Özil, Müller, Götze, Bender, Podolski, Löv, Klose ... ve daha bir grup daha bu şekilde isim sayabileceğimiz ekipleriyle, sahadaki takımdan, yedek kulübesine hep yıldızlardan oluşuyor. Sağlam ayaklar, güçlü fizikler ve stratejik dehalar, yaratıcı olduğu kadar disiplinli futbollarıyla rakiplerin gözlerini korkutuyor. 


Hollanda, hızlı, yaratıcı futbollarıyla ve portakal rengi formalarıyla sahayı dolduklarında herkes tedirgin olmaya başlıyor. Hollanda'nın 2010'da Dünya kupası finali oynayıp, İspanya'ya 1 - 0 yenilmesinin ardından konuşulanlar; bu süreçte takımın ne kadar güzel bir futbol oynuyor olmasıydı.  Hatta bu yenilgi, final oynama başarısını gösteren Hollanda milli takım teknik adamı; Bert van Marwijk'in sözleşmesinin uzamasına da neden olmuştu. Genelde savunmadaki 2 oyuncusunu da ilk savunma hattının önünde konumlandıran teknik adam, genelde 4-2-3-1 taktiğini tercih ediyor. Van Persie gibi istikrarlı bir golcüye sahip olan Hollanda, eğer oyuncuları da formda olursa, gruptan çıkmaması içten bile değil. Ancak Almanya'nın yanında başka iki daha engeli var portakalların...


Portekiz... akdenizin güzellerinden İspanya'nın futboluna çok benzeyen tarzlarıyla beraber, onlar kadar hızlı ve çabuk top yapabilen bir takım olmamasının acısını uzun yıllardır çeker halde. Öte yandan Christiano Ronaldo gibi Avrupa'nın en önemli futbolcusuna sahip olan takımdaki eksik, onun gibi güçlü fiziğe sahip takımın top takip sorunu. Tek kanattan ilerleyip, sürekli olarak Ronaldo'ya gol attırmak için uğraşan geri kalan 10 kişinin de biraz daha ona bağımsız hale getirmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Almeida ve Nani gibi iki önemli ismi daha forvetinde bulunduran Portekiz için de beklenti oldukça fazla. Ancak önündeki rakiplere bakılırsa, kupaya yaklaşabilecek kadar düzenli ve istikrarlı olmadıkları da ortada. 


1992 Şampiyonu Danimarka her zaman şaşırtabilen, hafife alınmaması gereken bir takım. Portekiz'in de içinde bulunduğu grubunu lider tamamlamış ve bu turnuvaya girme hakkını kazanmıştır. Olsen önderliğinde pek esnek olmayan bir saha düzenine sahip olsalar da, oyunlarının istikrarı hemen hemen herkesi memnun eder düzeyde. Yeni düzende, yeni futbol anlayışına göre biraz daha kısıtlı, sınırlı ve güçsüz gibi görünse de Danimarka'nın mucizeler yaratamayacağına kimse emin olamaz. 


Bu arada Ukrayna'yı 2-0 yenen Milli takımın, daha iyi olduğu zamanları görebilmeyi dileyerek bitireyim bugünkü yazıyı. Bol futbollu günler... veee tatlı keyifler :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder