Hürriyet

10 Aralık 2012 Pazartesi

DİŞE DİŞ İSTANBUL



Galatasaray- Fenerbahçe Derbi Tarihi Üzerine

1909 tarihi bir çok açıdan önem taşır. Türkiye’de artık cemiyetlerin, kabinelerin düşürüldüğü zamanlara denk gelir sene. Yazdığı yazılar yüzünden vurulan gazetecilerileri de içine alır. Aynı zamanda dünyada da ilkler gerçekleşiyordur 1909’da. 

Ama İstanbul için tüm o gergin dönemlerin, dünyadaki şaşkınlıkların dışında farklı, rahatlatıcı, keyfi o ortam düşünüldüğünde içten bile olmayan bir ilk söz konusudur. Aynı şehrin, iki asil takımı bir dostluk maçı düzenleyerek, futbolu bir kurtarıcı olarak koyuverir ‘Papazın Çayırı’ çimlerinin orta yerine. İstanbul gürültüden, tezahurattan, destekten kendi sesini duyamaz halde kala kalır bütün o siyasi süreci aşıp geçerek, hatta tekmeleyerek.

Galatasaray ve Fenerbahçe derbilerinin en önemli özelliği de işte budur. Aslında iki rekabetin, bütünleştirici olması. Yani yoran İstanbul’u bir anda dize getirecek kadar önemli bir insan kalabalığı seyre çekmesi. Aynı zamanda başa gelen, sinir bozan ve düşünmekten alı koyamadığımız onlarca sorunu iki saatliğine de olsa kapı dışı edebilmemizi sağlar bu derbi. Yani ezeli rekabet aslında bir kurtarıcı, iyileştirici, her zaman için bütünleştiricidir.

Galatasaray ve Fenerbahçe derbilerinin çok başka bir özelliği de vardır. Dünyanın en büyük derbilerinin belirgin, temelden oluşmuş ve genelde düzeltilmesi zor sorunlar üzerine geliştiğini söylemek yanlış olmaz. Örneğin; Roma ve Lazio’nun ideoloji üzerinden adeta savaşıyor olması; Manchester United ve Arsenal’in ticari anlamda yarışlarının getirileri; West Ham ve Millwall’un yine ideolojik ve sınıfsal olarak birbirlerinden nefret edercesine devam eden kan davaları, Real Madird ve Barcelona’nın tamamen ülkenin siyasal ve ideolojik sınırları üzerinden oluşmuş zıtlıklarının etkileri birer derbi nedeni oluşturur ve bunlar değişmez, düzeltilemez. Üstelik taraftarları için de bir futbol kulübü olmanın ötesinde anlam ifade eder.  Ancak İstanbul’un iki dev takımı arasında dinsel, ırksal, ideolojik anlamda bir zıtlık ya da savaş söz konusu değildir. Spor üzerinden, belki biraz sınıfsal farklılıklarla taraftarlıkları büyüyen ve bütün ülkeye yayılmış olan iki takımın, garip ama muhteşem rekabetidir basitçe. Bu bütün spor kulübü için geçerlidir. Yani Fenerbahçe ve Galatasaray’ın tüm spor alanlarında birbirleri üzerine üstünlük sağlama gayesi bulunmaktadır.

Sarı tonları farklı, kırmızıyı ve laciverti ikinci renk olarak kendilerine seçmiş olan iki büyük takımın tarih üzerinde maçları da, kendi büyüklüklerini aratmamaktadır. Her derbi, muhteşem bir rüzgarı da şehre serbest bırakır.  Bu dostane başlayan ve dostane olması gereken derbi çoğu zaman, özellikle son 10 senedir kendisini şiddetli, kuvvetli ve acımasız olarak da göstermektedir. Yani yaralanma olaylarını, atılan maddeleri, yanan bayrakları ve bu gibi bir çok şiddet içerikli sahneyi beraberinde getirmiştir son seneler. İçinde ne ırkçılık, ne din sorunu, ne de diğer hiç bir sorun olmamakla beraber, iki grubun bu denli birbirinden nefret ediyor olması garipsenecek, hatta sosyoloji anlamında açıklanması da zor bir sonuçtur.

Dile kolay 102 yılını aşan bir rekabetten bahsediyoruz aslında. Emin Bülent Serdaroğlu ilk golle başlattığı, beklentisi tüyleri diken diken yapan ve maç sırasında mütemadiyen zaman durduran derbi macerası, nasıl ve ne zamana kadar bu şekilde devam edecektir bilinmez ancak içinde hiç bir kötü ayrımcılığı barındırmayan yarış, daha da dostane sahnelere olabildiğince çok sahip  olmayı amaçlamalıdır.


Aslında dünya derbilerinin tarihsel süreçlerini incelemek bir yana, tamamen farklı bir karaktere sahip olan Galatasaray, Fenerbahçe derbi ve taraftarlık düzenlerini de sosyolojik anlamda derinlemesine incelemek gerektiğini düşünüyorum ben. Bu taraftarlık kültürünü amacı olmayan bir destek süreci olarak değerlendirmenin de cahilce ve bir tür yorum yanlışı olarak düşünüyorum. Yani demem o ki, İstanbul takımı olsa da bütün ülkeye yayılmış olan taraftarlıklarını, ticari, endüstriyel veya ekonomiksel olarak yorumlamanın ötesine geçmenin, taraftar karakterlerini de ortaya çıkarmak adına büyük önem taşıdığını iddia ediyorum.

İstatistikleri ne olursa olsun , yenilgileri, yengileri, olayları, maceraları, taraftarları, formaları, savaşları, barışları ve renkleriyle Galatasaray, Fenerbahçe derbileri hayatımızın senelik takvimlerinde hep önceden işaretlenen günler gibi oldu ister istemez. Üstelik bunun için bu iki takımdan birinin taraftarı olmak da gerekmiyor. Türkiye en zor anlarında sarıldığı bu derbilere aşık olmaya devam edecek, tıpkı futbolun dünyayı daha iyi bir yer yapma çabası gibi; bu derbiler de futbolu daha güzel yaparak etkisini genişletmeye çabalayacak.  

Ama bu derbileri unutulmaz kılan, İstanbul’u dişe diş yapan, taraftarı coşkulu yapan, kan davalarından ya da ezeli rekabetten daha başka bir şey, daha devrilmez ve daha gerçek bir neden var;

Yani işte diyoruz ya bugünlerde 6 harfli bizim aşkımız, üstelik başa gelince vazgeçilmesi en zor aşk  diye; futbol!.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder