Hürriyet

15 Mart 2013 Cuma

KAPANSAK MI? AÇILSAK MI?




                Futbol denildiğinde akla gelen ‘taktik’ kavramı, kendisini daim bir değişim içinde gösteriyor.  2012 Şampiyonlar liginde Chelsea’nin sıkı bir defansla, kendi ceza sahasına kapanarak, Barcelona’yı elemesi, dünya çapında taktiksel önemi bir kez daha vurgulamıştı.   

Bu sene de buna benzer bir örnek yine devler liginde kendisini gösterdi; Milan’ın  %25’lik topa sahip olma oranına rağmen, büyük bir disiplinle ‘İtalyan’ defans sistemini uygulaması, Barcelona’yı yenmesine yetti. 

Bu örneklerle bir yandan ‘takımına göre taktik’ oluşturmanın önemini kanıtlarken; diğer yandan da bir gerçeği daha görmeme sebep oluyor. Messi mi yoksa Barça forvet hattı mı? 
 Messi’nin yeteneklerine  elma, armut atan insanlar var.  Sağındaki, solundaki; Iniesta’sı, Xavi’si olmadan bir hiç diyenler bir de. Kimi zaman Barça’nın yenilgisi, karşı takımın defans gücüne bağlanıyor. Kimi zaman da Messi’nin Maradona gibi hat tanımaz hızının o maçta görülemediğiyle, Arjantinli’nin ‘gününde olmamasıyla ilişkilendiriliyor. Milan’la olan ikinci maçta yeniden yıldızlaşan Messi’nin, ‘şimdi günümdeyim’ mesajıyla, Barça’nın kazanmasını doğru orantıladım kendi adıma. Bu durum Messi’nin yeteneğini gerçek, kuşku geçirmez yapıyor elbet. 

Futbolun zevki;  hücumdan, sürekli çıkan, yetenekli ve hızlı adamlardan geçer. Bunu reddetmek, hücum yapan bir takımı izlemenin zevkinden vazgeçmek imkansız. Barcelona’nın, Manchester United’ın, Real Madrid’in, Bayern Munich’in verdiği zekin büyük bir çoğunluğu da bundan ileri gelir. 

Ancak kabul etmek gerek ki; bu gücü yüksek olan takımları yenebilmenin tek yolu da kapanmaktan geçer. Milan ve Chelsea örneği de bu tesbite cup diye oturur. Bu yeni, dahice ya da bilinmedik bir gerçek değil elbet. Ancak futbol zevkinden ödün vermemek adına bu taktiği uygulamaktan çekinen teknik adamların, takımların varlığı da görmezden gelinemez. Yani akıllı taktik, bir çok zaman bu ‘keyif’ unsuruna takılı kalır. 

Futbolseverin hıza, güce, yeteneğe ve zekaya düşkünlüğü bilinir. Hal böyleyken, defansa kapanan takımların sürekli halde hayatta kalması da mümkün olmayabiliyor. Bir benzetme vardır; ligin sıkıcılığının tek sebebinin bu taktik olduğu düşünüldüğü için; kapanan takım ardından ‘Yunan takımı gibi...’ benzetmesi yapılır. Ben de paragrafın başında saydığım dört özelliği sürekli  olarak görmeyi bekleyen bir izleyici olarak; devler ligine ‘Yunan takımı’ taktiği pek yakıştıramıyorum. 

Nitekim çok örneği kalmadı da çeyrek finallerde. 

Her alanda olduğu gibi, futbolda da savaşan, atılan olmak; kazanma yolundaki tek ‘taktik’ gibi hala. Yine de bekleyip görmeli.
Kim bilir belki birileri daha Chelsea’nin tıpkı geçen sene kazandığı gibi, kupayı kapanarak evine taşır.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder