Hürriyet

24 Temmuz 2011 Pazar

ŞİKE ETKİSİ: TAKIMLAR VE MORALLER!

Yavaş yavaş yeni sezon hazırlıklarını gözlemlemeye başlamışken, bizim takımların ne hallere girdiğini görmek zor değil. Şu an durum, özellikle de Fenerbahçe için bütün ay çalıştığınız matematik dersinden zayıf alıp oturup, ertesi günü o derse yeniden girmek zorunda kalmak gibi bir şey. Kimsenin morali yerinde değil ve dahası oynamaya devam etmek zorunda olmak gibi bir de durum var orta da. Zorunluluk. 

Sakarya ile yapılacak maç için bakınırken, ilginç bir sahneyle karşılaştım. Sakaryaspor'un borçları yüzünden hiç transfer yapamaması, eski kadroyla aynen devam etmesi demek; Fenerbahçe'nin yeni transferleri var (Orhan Şam, Serdar Kesimal, Emenike, Sezer Öztürk) var ama kimsenin adapte olabilme enerjisi kalmadığından, bu oyunu ne kadar değiştiriyor muamma. Yani bakıldığında iki takımında birbirinden farklı bir duruşu kalmamış şuan. 

Şike ile ilgili soruşturmalar başladığından beri süre gelen zaman o kadar uzadı ki, her geçen dakika hem futbolun sahne tarafını hem de taraftar tarafını germeye devam etti. Ben biraz bunu Türkiye'nin kriz yönetimlerindeki başarısızlıklarına benzetiyorum. Aslında bu da bir tür kriz yönetimi olarak nitelendirilebilir ve her zamanki gibi oldukça yanlış devam etti tüm herşey. Bu başarısızlık da sadece oyuncuları, takımları, seyircileri, kulüp yöneticilerini sıkıntıya soktu; kötü sonuç ise Türkiye'nin en büyük eğlencesinin şuan sallantı da olması oldu. 

Dünya'nın her yerinde en önemli sektör olmayı başaran futbol; hem kazandığı parayı, sahip olduğu seyirciyi, iyi kötü kendine ait kalitesini, düzenini Türkiye'de kaybetme riskine girdi. Tüm takım taraftarlıklarının ötesinde, futbola bağlı olmakla ilgili bir boyuta giren, bu içinde bulunduğumuz zamanın sonunda ne gelir ön görmek zorlaştı ancak kesin olan tek şey; takımların moral anlamında darmadağın oldukları ve ligin bu anlamda biraz keyifsiz olabileceği. 

İşin en kötü taraflarından biri aslında; bunun lig boyu kaybeden bir takımın taraftarı olarak, ona mütemadiyen destek olup, ayakta kalmaya çalışmaya benzememesi. Bu çok kritik bir sonuca yol açtı. Örneğin Fenerbahçe taraftarları arasında bölünme gibi. Bu destek olamdıkları anlamında değil ama her ne kadar bağırıyor olduklarını görsekte, tüm taraftarlar için ayrı ayrı sorgulama süreci başladı; gerçekten yaptık mı? Ya da zaten yaptıklarına inanlar için; bunu nasıl sindirebilecekleri yönünde bir gerginlik oluşmaya başladı.  Ya da aksine hiç inanmayanlar için 'Ya Yaptıysak???' sorgusu başladı. Yani bir sürü ikilemle baş etmek zorunda kalan bir taraftar grubu oluştu demek bu. Maçlarda bağırıp, hep arkanızdayız demekten daha zorunu başarmak gerekiyor şimdi onlar için. Kendi kulüplerine karşı olan güven, inanç vs... sarsılan her neyse onun düzelebilmesi. Her ne kadar bunun tersini söylemek kolay olsa da, içten içe oluşan bu şüphe oldukça sarsıcı, düzelmesi de kısa zamanlı değil ne yazık ki... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder