Hürriyet

24 Nisan 2012 Salı

Güzel Futbolun Kazanamadığı An: GS - FB









Bugün, hani 'futbol yazarları' olarak nitelendirilen, TV'de yaptıkları programda geyik, saçmalık ve futboldan anlamıyoruz konuşmaları yapmaktan başka işe yaramayan isimleri okuma gafletinde bulundum yeniden. Belli kişileri hiç okumamaya alıştırmıştım üstelik kendimi. Ama sanki adam yokmuş, Türkiye gibi futbolu içinde yaşayan, hayat tarzı olarak kabul eden bir ülkede sınırları aşmayıp, seyirciye de saygılı olabilcek kişiler yokmuş gibi, şarlatanlıkta rekor kıran adamları izlemeye devam ediyoruz. Yanlış anlaşılmasın Galatasaray'ın tarafını savunan da var savunmayan da, objektif olan da ama hepsi de aynı derece de çileden çıkarıcı. 


Derbi şahane bir maçtı.


Galatasaray yenildi, geride kaldı ileriye bakmak lazım ama bu adamları bir türlü futbolla ilgili konuşturmayı başaramıyoruz nedense. Çapsız, cümle kurmaktan aciz, zayıf, zavallı, bir kaç adamın, cebine para sokmak dışında başka bir şey düşünmeyen bir kanalda çıkıp, daha kendine hayrı olmayan bir sunucuyla program yapmasını izlemeye mahkum bırakılıyoruz. Bir de o 'futboldan' çok iyi anlıyorum mimikleri var tabii. Türkiye'de eski hakemlerin'de, Amerika'da parasını tüketip, Türkiye'de adam kazıklayan iş adamlarının da, tuttuğu takımı saklayamayan aciz eski futbolcuların da ne derece futboldan anladığını herkes iyi biliyor.


Bu içimdeki medya söylencelerini kustuktan sonra gelellim derbi ve ardı etkilerine...


Derbi, benim gözümde hiç gocunmadan, alkışlarla takımımı uğurlayabileceğim kadar alnım ak bitti. Ama geçen Chelsea - Barcelona maçı hakkındaki yazımda da söylediğim gibi bu maç da bana futbolun %50 sinin nasılda 'ŞANS' olduğunu gösterdi. Hücum gücüyle nerdeyse topa dokundurmayan GS savunmada o kadar açık kaldı ki, iki kez FB'nin ısınmamış Muslera'nın üzerine gitmesine kaldı iş. Ben Galatasaray'ın şahane futboluyla tatmin oldum ama İmparator Fatih Terim'in de dediği gibi 'şans' diye bir şeyi kabul etmiyorum, futbolcular içeriye girip, topu bırakamadıkları için golü bulamadılar. Üstelik o bütün pozisyonların ısınan Volkan tarafından ekarte edilmiş olması da şaşırtıcı değildi. 


Kendi adıma beğendiğim, takımına yürekten bağlı, çalışkan, hırslı ve dürüst adamın sürekli eleştiriliyor olması da değinmek isetediğim bir konu yeri gelmişken. Türkiye'de Fatih Terim kadar takımında öncü, duruşuyla asil, kendini mütemadiyen her alanda geliştiren, öğrenmeye hiç doymayan, başarı hırsı yüksek, takımını motive kuvveti güçlü başka bir teknik adam daha görmedik, bunu kabul etmeli. Kimse çıkıp da kibirili diye bu adamı eleştiremez. Kibirli değil Türkiye'nin canını acıtıcı derecede dürüst ve düzgün bir adam olduğu için eleştirilmeye devam ediyor. Yaptığı herşey de arkasından milyon taraftarı sürüklerken, bu hak kimseye düşmez.


BJK taraftarının FB ile birlikte sevinen taraf olması da benim gözümde şampiyonluk mücadelesinde yeni bir boyut kazandırmıştır. Yazık ki çirkin tavırlar konusunda birbiriyle yarışan taraftarlarıyla iki takım da bu kupayı Galatasaray'a bırakmamak için ellerinden geleni yapacak gibi görünüyor. 


Gelelim derbide GS'nin hatalarına; kendi stratejesi içinde bütün oyuncularını hücuma alıştıran, her zaman 'hep' hücum olan Terim'in sözleriyle muhteşem bir show sergileyen Galatasaray 11'nin tek hatası şampiyonluğu o an için garanti olan maçta beraberliğin bile yetebileceğini düşünememesiydi. Biraz savunma 1-1 den sonra iş görecekti ancak kendi sahanda kazanmanın ölüm kalım meselesi olduğu bir konu da bunu tercih etmemeleri de kınancak bir anlayış değildi. Ancak fazla hırs FB'ye biraz avantaj kazandırdı. 


Ben şahsen tüm medyada doğru bir yönlendirme olarak Galatasaray'ın asil taraftarının yenilmekten de gocunmayan tarafıyla gurur duydum. Binlerce taraftarın şahane kalabalığıyla, hiç pes etmeyen desteğiyle, gürleyen sesleriyle, sonuca rağmen son düdük çaldığında, FB'li futbolcuların çirkin tavırlarına rağmen takdirle takımını alkışlayışıyla örnek alınması gereken bir taraftar kültürü sergiledi. 


Tırnaklarını yerken kanatan sevgili kardeşimin derbi heyecanının tehlikesine ben şahit oldum. Takımıyla gurur duyan duruşunu da, tıpkı geri de kalan tüm sarı kırmızılı taraftarlar gibi.




Bir de eklemek istediğim 25 yaşındaki sarı kırmızılı aslan Fatih Çalışkan için baş sağlığı diliyorum. Onun heyecanıyla hepimiz ortaktık, bir kahraman gibi aramıza adını yazdık ancak bu tip aktivitelerde bir daha, onun hastaneye ulaşmasındaki gibi zorluklar yaşanmamasını diliyorum.




:) Bol futbollu günler...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder