Hürriyet

19 Ekim 2012 Cuma

BİR ELMANDER OLMAK



Elmander Holmalund FC takımında profesyonelliğe adımını atarken, mücadele de mükemmel bir örnek olmaya başlamıştı ozamandan.
Yıl 1997’de karakterini, futbola adapte ede 1,88’lik futbolcu, santrafor görevi üstlendiği bölgenin yanında orta sahada da göreve başlamış ve burada kendini kanıtlamayı başarmıştı.
18 yaşında bu dikkat çeken yönüyle Feyenord’a transfer edilen futbolcu, oynayamamaktn ötürü, kısa zamanda yeniden yer değiştirmiş ve Stockholm’ün ve İsveç’in en önemli takımı olan Djurgården kulübüne kiralandı.
Asıl başarılarını Kallström’ün yerine girip kupa finalinin kazanılmasında büyük bir pay sahibi olmasıyla kanıtladı. İsveç’in en önemli mücadele simgelerinden biri olamasının yanında, milli takımın en çok beğeni toplayan forvetidir.
Futbolunu olgunlaştırmak üzerine sürecini Brøndby IF takımında geçiren Elmander, takımın ligde şampiyonluğa oynamasındaki en etkili isimlerinden biri oldu.
Daha sonra Fransa futbolunun içine girip, santrafor göreviyle Toulouse  takımına transfer olan oyuncu, takımın şampiyonlar ligi vizesinde de çok önemli bir nokta da bulundu.
Premier liginde Bolton’da oynayarak, oynadığı sene içinde en güzel gol ödülüne bile sahip olan futbolcunun zirve zamanı ada futbolunda gerçekleşmiştir. 81’li futbolcu oyun kurucu, hucuma yonelik ve orta saha-forvet oynama konusunda uzun süreli bir tecrübeye sahiptir.   
Elmander İstanbul’a ayak bastığında ‘kuzey’ in yeteneklerinin de Türkiye ligi içinde tanınmasını sağlayacaktır. Öyleki Kuyt gibi yine hollanda ekolünde bir futbol mantelitesine sahip olan Elmander, Türkiye’de Galatasaray’ın sistemine de neredeyse kusursuz uyum sağlayacaktır. Bugün Galatasaray’ın da tıpkı İsveç’te olduğu gibi önemli mücadele simgelerinden Elmander. Bununla beraber hem kendi hattının hem de tüm takımın içinde düzeni sağlayan, liderlik özellikleriyle kısa zamanda Terim’in gözdesi haline gelmeyi de başarmıştır.

Tüm bu futbol kariyeri hikayesinin ardında aslında söylemek istediklerim bambaşka. ‘Bir Elmander’ olmanın imkansızlığından bahsedeceğim bugün. Gençlerbirliği ile oynana maçın ardından Galatasaray taraftarında oluşan ‘bir Elmander’ olmanın etkisinden bahsedeceğim. 2011-2012 senesi içinde Galatasaray’ın kupa kaldırmasındaki başarılarının ardından, taraftara ‘bir Elmander’ olmanın ne demek olduğunu gözleten gücünden bahsedeceğim. En formsuz zamanlarında bile ‘bir Elmander’ olmanın asla vazgeçmeyen karakteriyle, taraftarında nasıl hiç bir saniye ondan şüphe ettirmediğinden bahsedeceğim.   Ezeli rakibin sahasında şampiyonluğa uzanmışken, engellere rağmen, tüm çabalara rağmen, bacağındaki soruna rağmen, seke seke oynamaya devam etmiş olmanın ‘bir Elmander’ olmanın nasıl bir yürek istediğini anlatışından bahsedeceğim.

‘Bir Elmander’ olmak demek mücadele etmek; kaybetmek bile olsa ucunda, vazgeçmemek demektir. İşte belki de bu yüzden Elmander, İmparator’un en gözde futbolcularındandır. Çünkü her zaman söyledği anlayışını, doğuştan sahiplenmiş bir forvettir; ‘Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin!’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder