Hürriyet

28 Ekim 2012 Pazar

DURAKLAMA DÖNEMİNİN SONUNDAN, ADA'NIN MELEKLERİNE


 ‘Duraklama Dönemi’ni Kapatan Kapı;  ‘Galatasaray-Kayserispor’

Galatasaray kendi evinde oynadığı Kayserispor karşılaşmasını kazanmasıyla bir çok alanda taraftarı canlandıran bir görüntü sergiledi bu cumartesi. Yani aslında 3-0 biten karşılaşma Galatasaray taraftarına net bir umut, kanları kaynatan bir sevinç armağan etmiştir. Liderin süre gelen duraklama dönemi, yazık ki can sıkıcı ve saç baş yoldurtan şansızlıklarla derin bir ümitsizliği beraberinde getirmişti. Ancak liderin, ‘lider’ kalmasını sağlayan bu 3 puan, bu gidişatın bittiğini göstericek kadar ihtişamlı ve dinamik bir şekilde oldu.

Herşeyden önce yeni kanlar tanıtması açısından Galatasaray için oldukça verimli geçen 90 dakika, çok güzel bir sistemi, düzenli ve işler halde devam ettirebildiğini de kanıtlamasına fırsat verdi. İstediği hızda, güçte ve tempoda maçı, nasıl isterse yönlendiren bir takım olarak, oynadığı futbolla, taraftarına çok şık bir galibiyet seyrettirdi.

Maç boyunca Kayserispor’un genç oyuncularının hataları yüzünden açılan boşlukları güzelce dolduran Galatasaray aynı zamanda Rierra’yı solda, Yekta’yı Melo’nun yerinde ve Amrabat’ı sağ açıkta 90 dakika kullanarak ne kadar nokta atışı bir iş yaptığını da kanıtlamış oldu. Tüm bu genel sonucun yanında, dünün en çok konuşulan konularından birisi Yekta Kurtuluş ve Chris’in 90 dakika neredeyse göz dolduran performansı oldu.

Chris 34 yaşının getirdiği defansif tecrübeyi göstersin diye Ulfaluji yerine alındığında herkesten ‘nasıl yani?’ nidaları çıkıyordu. Nitekim uzunca bir süre de kendin göstermesi pek mümkün olmadı. Gerçi forma bulduğu maç sayısı da oldukça azdı ancak yine de Fransa’nın güçlü Lyon’undan gelen bir defansın çok daha dikkatli, güçlü ve başarılı olmasını beklemek de hayalcilik değildi. Bu anlamda taraftar için bir ‘hayal kırıklığı’ olan Chris, Kayseri maçında kendini biraz affettirdi. Üstelik 3 golün içinde başarılı bir kafa golü de bulunan futbolcu, maç sonunda oldukça keyiflenmişti.
İzmir altyapısından sonra yerini Kasımpaşa’da edinip, ardından Galatasaray’ın kadrosuna dahil edilen Yekta Kurtuluş ise geldiğinden beri taraftarın gözünde oldukça doğru bir karar olarak görülmüş olsa da henüz çok şans bulamamış olsa da Kayserispor maçıyla kendini ışıldatmayı başarmıştır. Üstelik Melo’nun yerinde, orta sahada inanılmaz işler çıkartmıştır.  Maçın ardından hemen hemen bütün yorumcuların ‘Melo’dan çok daha iyi işler başardı’ yorumunu yapmış olması da ona özgüven kazandırdığını ummak da yanlış olmaz. Bu noktadan sonra, bütün medya için yeni bir yıldız anlamına gelen bu çıkış belki de Galatasaray için eksik olan bir alanı doldurmak anlamına gelecektir.


‘Ada’nın Meleklerinden, Premier Derbileri’

Everton ve Liverpool arasında başlayan pazar günü Premier derbileri, Chelsea ve Menchester United olaylı derbisiyle devam etti. Adına yakışır, ligine yakışır olarak ada futbolu kendine kitledi bizleri. Ev sahibi ve yüksek temposuyla Everton, oldukça istekli başlamıştı maça. Nitekim bütün bir 90 dakika boyunca iyi oynayan tarafın, hiç vazgeçmeyen tarafın mavililer olduğunu da söylemek mümkün. Ancak tehlikeli köşe vuruşları, başarılı duran toplar, akın akın yürüyen hücum hatlarıyla maç 2-2 devam etti ta ki 90 dakikanın uzatmalarına varıncaya kadar. Tüm bir maç boyunca savunmaya yapmak zoruna kalan Liverpool 2-0 yaptığı maçı, yediği gollerle eşitleyince, herşey ev sahibi için çok farklı oldu. Ancak maçın uzatma dakikalarında Suarez tarfından atılan golün ofsayt sayılması gündemi alt üst edecek bir hataya neden oldu. Liverpool’un ev sahibi Everton’ın stadında muhtemelen galibiyetle ayrılacağı maçın, kazanan golünü saymayan hakem, FIFA spikerlerince bile eleştiri yağmuruna tutuldu.

Adanın diğer derbisi olan Chelsea ile kırmızı şeytanların karşılaşması da oldukça olaylı ve gergin bir şekilde tamamlandı. Maça 35 dakika boyunca oldukça baskılı ve hızlı başlayan MANU, geri kalan süreçte Chelsea’nin ipleri eline alımasına izin verdi. İlk 30 dakika içinde iki golü Van Persie’nin muhteşem gelişleriyle atmayı başaran MANU, herzamanki gibi enerjisinin düştüğü ilk yarının sonundan itibaren, Chelsea’nin bastırdığı tek kale oynan bir maça izin verdi. Ancak maçın ikinci yarısı çok daha gergin ve sert devam ettiği için, taraftarla beraber, kontrolü tamamen kaybeden hakem de sonucu oldukça etkileyecek kararlar aldı. Rooney dışında, Hernandez girene kadar bütün futbolcuların formdan düşmesiyle Chelsea vitesini daha da yükseltirken, savunma ağırlıklı bir sisteme sahip olmaları nedeniyle daha da sert olmaya başladı. Mavililer muhteşem bir frikik golünün ardından, ikinci golü de bulduğun da, sahada öfke rüzgarları da esmeye başladı. Ashley Young’ın ayağına atılan bir çelmeyle ilk kırmızı kartını gören Chelsea, Torres’in hakem tarafından aldatmaya yönelik hareket olarak nitelendirdiği düşüşüyle ikinci sarı kartı görmesi, takımı 9 kişi bıraktı. Bu kartın da ardından da daha da çok kızan Chelsea yine de Manchester baskısına çok fazla dayanamadı ve hatayı yaparak bu sene Premier lig içindeki ilk yenilgisini aldı. Bir çok tartışmalı kararın olduğu derbinin ardından yağan eleştiriler de, aslında Manchester’ın muhtemel bir yenilgiden son anda döndüğü yönünde. Hernandez’in tamamladığı 3. gollerinin aslında verilmeyen bir ofsayt olduğunu söylemek de mümkün üstelik.  Ne olursa olsun 9 canıyla kırmızı şeytanlar premier lig sürecinde ellerine çok önemli bir başarıyı almış oldular bu derbinin sonucuyla.

Tüm sonuçlara rağmen kazananıyla, kaybedeniyle, hatalarıyla Premier lig neden ada futbolunun herşeyden üstün olduğunu kanıtlayan derbilere sahne oldu. Tüm hakem hatalarına ve yanlışlıklara rağmen, gerek spikerlerin enerjisleriyle, gerek seyirciyi televizyona bağlı tutan yorum programlarıyla ve en önemlisi de muhteşem ve sahanın neredeyse küçük olduğunu hissettiren oyun dinamizmiyle, hiç durmayan topu sürekli arzulayan futbolcularıyla inanılmaz ingiliz futbolunun neden ‘inanılmaz’ olduğunu bir kez daha kanıtladı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder