‘Milli takımla 100. Maçı şerefine.’
Üniversite sıralarında, kitapların arkasına
çizilirdi onun resimleri. O zamanlar Premier hayranı herkesin kırmızı beyaz
boyadığı masa üstleriyle doluydu heryer. Çantalara 8 yazılırdı o zamanlar.
Saygı göstergesi, tapılası bir ayak vardı o senelerde. Aslında 100. Milli takım
maçıyla hala daha en çok saygı uyandıran futbolculardan birinden bahsediyorum.
Steven Gerrard.
Ona kırmızı, beyaz forma dışında hiç bir
forma yakışmadı şimdiye kadar. Sadakatiyle hiç bir futbolcu boy ölçüşemedi.
Kucağına dökülen milyonlarca sterlini tepip, savaşçı kalmaya devam etti. Üstüste
bir sürü kere topraklarında ‘en değerli’ oyuncu olarak anılmayı hakettiğinde de
henüz çok gençti Liverpool’lu oyuncu. Şimdiye kadar gelen ve geçen büyün top
ustalarına taş çıkaracak bir gücü oldu hep Gerrard’ın. Sakin bir liderlik ruhu
ve iç güdülerinin onu eşsiz olmaya ittiği potansiyeliyle, Premier’in en çok üzerine
konuşulan idollerinden biri oldu. Yani Beckham ve Owen gibi idollerin olduğu
dönemden kalma İngiliz asilzadesi.
100. kez milli takımda oynamış olmanın
başarısı, yıllar öncesinden süre gelen saygıyı daha da zirveye taşımış oldu.
2005 yılının fırtına gibi esen dönemi, bizler için İstanbul'da Gerrard'ı,
Gerrard yapan kupa nedeniyle daha da kolay hatırlanılan bir anı. Liverpool'u
inşaa eden Anfield stad'ının lideri ve ruhu olan, adeta sadakatiyle Premier
liginin en ağır taş adamlarından biri haline gelen İngiliz'in hikayesi; bir
kitaptan fazlasını isteyecek türden.
Gerrard 1989 yılında yapılacak bir maç içn
onlarca, binlerce kişinin akın ettiği Hillsborough tapınağında, futbolu
İngiltere'de bu noktalara getiren en önemli takımlardan biriyle; Sheffield'la olan
bir maçta tanımıştı kırmızıları. Üstelik futbolu canı pahasına kendinin yapması
için de bir ışık günüydü ogün. O gün özeldi, göz acıtır, ağlatır, yutkunmayı
imkansız kılardı adeta. O gün onlarca kişi ruhunu bırakmıştı stadyumun
çimlerine, futbol için ölmenin ilk heveslerinden biriydi ogünkü acı saatler.
İzdihamın sonucu Gerrard'ı bugün Liverpool'un sadık kaptanı yapan olaydı. Kuzeni
de o ruhlardan biriydi. Liverpool
için canını vermişti tapınakta.
Turnuvanın en değerli futbolcusu seçilmişti
üstüste bir çok kez. Gol kralı olmuştu, hatta, kapmadığı bir tane ünvan yoktur
premier liginde. Ama herşeyin ötesinde onun bu futbol endstrusine armağanı
Gerrard ismi ve 8 numaralı forması oldu. O çimlere ilk kez adım attığında da
büyülüydü, üstelik bu büyü hep onunla beraber Liverpool’da dolandı durdu.
Kırmızı kan durmadan onun etrafında dolanıp durdu. Herkes bildi ki, dünyanın
heryerinden insanların evlerinde, dolaplarına asılı posterleriyle, Liverpool
taraftarı olsun olmasın büyük bir saygı uyandırdı. Ona tapıldı, Steven Gerrard,
ingiliz spikerin ismini telaffuzuyla dünyanın heryerinde 100. Milli maçının
bile övgü uyandırdığı bir üne kavuştu. Yeşil çimlere attığı ilk adımdan bu yana
da, takım değil ama Gerrard taraftarı olan onca insanı ‘You’ll Never Walk Alone!’ nidalarına dahil etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder