'Tarihten Galatasaray-Manchester
United Esintisi'
Cehennem herkese göre başkadır.
Kırmızıdır, siyahtır, sarıdır, beyazdır, ateştir ya da kalabalıktır. 1993
yılında İstanbul tüm bunlara sahip olmakla, en büyük cehennemlerden birini
yaratmıştır. Öfke, hırs ve karşı konulmaz bir inanç vardır tüm şehirde.
Köprüler titriyordur adeta tüm bu hisle. Bütün sarı kırmızılı taraftarlarla
beraber, Türkiye'yi avrupa'da arzulayan bütün futbol severler canla başla,
alınlarındaki her damla terle destek veriyordu Cimbom'a.
O gün esen lodosla titreyen Manchester United taraftarları,
hayatlarında gördükleri en korkutucu atmosferin içine düşüvermişlerdi.
İngilizler, kendi topraklarında yalnızca ıslıklamanın tepki olarak algılandığı
ortamından, kükremelerin can acıtıcı çığlıklara dönüştüğü Ali Sami Yen atmosferine inivermişlerdi bir anda. Neredeyse tüm
Türk oyuncuların korkuyla baktığı kırmızı şeytanlar, cehennemi yaşamanın ne
demek olduğunu o an fark etmişlerdi. Galatasaray bu atmosferin getirdiği
inançla, bütün bahislerde hezimete uğrayacak olarak değerlendirilmekten ileri
gidebileceğini görmüştü. Yenebilirlerdi. Bu skor almaktan çok daha ötesiydi.
Bu; inanmaktı! Bu yapılmayanı yapmak demekti. Bu inanmayanlara, Türk futbolunun
ve sarı kırmızılı ekibin kim olduğunu göstermekti. Bu, tahmin edilemeyeceklerin
de gerçekleştirilebileceğini göstermekti! Bu, hayatı pahasına orda olan
taraftarın, avrupa futbolunda destekte nerede olduğunu göstermekti.
Daha iner inmez karşılarında 'Welcome to Hell' pankartlarını
gördükleri için içlerinin titrediğini ve
cesaretlerinin ister istemez kırıldığını söylemişti Pallister. Çünkü taraftar sadece stad içinde olmayacaktı. Bunu fark
ettiklerinde otellerinin bile etrafını saran taraftarların sesleriyle uyuyamamakla
karşı karşıya kalmışlardı. Bütün olanlar onlar için farklı, uzak ve baş
edilemezdi. Korku, yavaş yavaş her biri için kramponlardan, formalara kadar
çıkan bir fırtına gibi dondurucuydu. Hala 38 yaşında hala kırmızı şeytanların
orta sahasını dolduran Gigs'in
söylediği kulaklardan hala gitmiyor; "Dün
gibi aklımda, Ali Sami Yen'i unutamıyorum."
Kaleci Peter'ın aldığı tehdit telefonları hala konuşulur, ya da öfkesiyle
herzaman kanlı canlı olan Cantona'nın
sonunda dayanamadığı için kırmızı kart gördüğü maçtan sonra, tepkisinin
sonuçları ogün sahada olan hakem için bile değiştirilemez halde olması
nedeniyle anılır. Robson'ın polis
darbesine maruz kalmasıyla ilgili dinmeyen nefreti uzun yıllarda dillerden
düşmemiştir. O zamanlar Türkiye'de futbol, ozamanlar Türkiye'de 'cehennem'
şiddeti de içine alır ve fiziksel müdahaleleri de gösterirdi. Ancak artık
değişen futbol anlayışıyla Tükiye futbolu ve Galatasaray taraftarı
taşkınlıkları kendi içinde yok ederken, baskıyı, sesin ve inancın şiddeti
yöntemiyle gerçekleştirme konusunda oldukça usta.
Öyle ya da böyle, her zaman Old Trafford
ve Ali Sami Yen arasında tarihsel bir serüven; kırmızı şeytanlarla, aslanlar
arasında vazgeçilmez bir savaş vardır. Öyle ya da böyle cehennem artık sarı
kırmızılı taraftarın mağbedinin adı olmuştur. Herşeyden öte, o dönem kanları
durduran Arif'in, spikerimize 'Schmeichel değil, bütün meichel'lar da
gelse o golü ordan alamazdı' cümlesini söyleten golü, bizi Galatasaray'ın
geri kalan bütün tarihinde ve geleceğinde var olacak o ünlü anlayışa
hapsetmiştir; 'İnanmak, başarmanın
yarısıdır!'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder