Hürriyet

19 Kasım 2012 Pazartesi

CEHENNEMİ ALEVLENDİRMEK



'Tarihten Galatasaray-Manchester United Esintisi'
        Cehennem herkese göre başkadır. Kırmızıdır, siyahtır, sarıdır, beyazdır, ateştir ya da kalabalıktır. 1993 yılında İstanbul tüm bunlara sahip olmakla, en büyük cehennemlerden birini yaratmıştır. Öfke, hırs ve karşı konulmaz bir inanç vardır tüm şehirde. Köprüler titriyordur adeta tüm bu hisle. Bütün sarı kırmızılı taraftarlarla beraber, Türkiye'yi avrupa'da arzulayan bütün futbol severler canla başla, alınlarındaki her damla terle destek veriyordu Cimbom'a. 

        O gün esen lodosla titreyen Manchester United taraftarları, hayatlarında gördükleri en korkutucu atmosferin içine düşüvermişlerdi. İngilizler, kendi topraklarında yalnızca ıslıklamanın tepki olarak algılandığı ortamından, kükremelerin can acıtıcı çığlıklara dönüştüğü Ali Sami Yen atmosferine inivermişlerdi bir anda. Neredeyse tüm Türk oyuncuların korkuyla baktığı kırmızı şeytanlar, cehennemi yaşamanın ne demek olduğunu o an fark etmişlerdi. Galatasaray bu atmosferin getirdiği inançla, bütün bahislerde hezimete uğrayacak olarak değerlendirilmekten ileri gidebileceğini görmüştü. Yenebilirlerdi. Bu skor almaktan çok daha ötesiydi. Bu; inanmaktı! Bu yapılmayanı yapmak demekti. Bu inanmayanlara, Türk futbolunun ve sarı kırmızılı ekibin kim olduğunu göstermekti. Bu, tahmin edilemeyeceklerin de gerçekleştirilebileceğini göstermekti! Bu, hayatı pahasına orda olan taraftarın, avrupa futbolunda destekte nerede olduğunu göstermekti. 

        Daha iner inmez karşılarında 'Welcome to Hell' pankartlarını gördükleri  için içlerinin titrediğini ve cesaretlerinin ister istemez kırıldığını söylemişti Pallister. Çünkü taraftar sadece stad içinde olmayacaktı. Bunu fark ettiklerinde otellerinin bile etrafını saran taraftarların sesleriyle uyuyamamakla karşı karşıya kalmışlardı. Bütün olanlar onlar için farklı, uzak ve baş edilemezdi. Korku, yavaş yavaş her biri için kramponlardan, formalara kadar çıkan bir fırtına gibi dondurucuydu. Hala 38 yaşında hala kırmızı şeytanların orta sahasını dolduran Gigs'in söylediği kulaklardan hala gitmiyor; "Dün gibi aklımda, Ali Sami Yen'i unutamıyorum." 

        Kaleci Peter'ın aldığı tehdit telefonları hala konuşulur, ya da öfkesiyle herzaman kanlı canlı olan Cantona'nın sonunda dayanamadığı için kırmızı kart gördüğü maçtan sonra, tepkisinin sonuçları ogün sahada olan hakem için bile değiştirilemez halde olması nedeniyle anılır. Robson'ın polis darbesine maruz kalmasıyla ilgili dinmeyen nefreti uzun yıllarda dillerden düşmemiştir. O zamanlar Türkiye'de futbol, ozamanlar Türkiye'de 'cehennem' şiddeti de içine alır ve fiziksel müdahaleleri de gösterirdi. Ancak artık değişen futbol anlayışıyla Tükiye futbolu ve Galatasaray taraftarı taşkınlıkları kendi içinde yok ederken, baskıyı, sesin ve inancın şiddeti yöntemiyle gerçekleştirme konusunda oldukça usta. 

        Öyle ya da böyle, her zaman Old Trafford ve Ali Sami Yen arasında tarihsel bir serüven; kırmızı şeytanlarla, aslanlar arasında vazgeçilmez bir savaş vardır. Öyle ya da böyle cehennem artık sarı kırmızılı taraftarın mağbedinin adı olmuştur. Herşeyden öte, o dönem kanları durduran Arif'in, spikerimize 'Schmeichel değil, bütün meichel'lar da gelse o golü ordan alamazdı' cümlesini söyleten golü, bizi Galatasaray'ın geri kalan bütün tarihinde ve geleceğinde var olacak o ünlü anlayışa hapsetmiştir; 'İnanmak, başarmanın yarısıdır!'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder