Sarı kırmızılılar, 2012-2013 senesi
Şampiyonlar Lig’inde gücüyle, cesaretiyle ve taviz vermeyen, keyif veren
futboluyla, Avrupa’da manşetlerde yer alarak, isminden sıkça bahsettiren taraf oldu. Üstelik
tarihi tekerrür ettiren şansla, dünyanın
en iyi takımlarından birine korkulu anlar yaşatarak ‘veda’ dedi, bütün
asaletiyle Avrupa’ya.
2001 senesinde
3-0 ve üzerine 3-2 lik skorlarla tarihi, bambaşka takımlar, teknik adamlarla 12
yıl sonra yeniden yaşatan çeyrek final, aynı zamanda bizlere neden futbolu sevdiğimizi
bir kez daha gösterdi:
İhtimaller... ve
mucizeler.
Galatasaray
ve Madrid arasında oynanan maç İki kısımda incelenebilir diyebiliriz;
İlk
yarı, zaten umutsuz hisseden aslanlarla, işi şansa bırakmak istemeyen İspanyol’ların
7. Dakika’da İngiliz spikerine “Game is over” dedirten golüyle başlayan süreç.
İkinci yarı;
Sneijder’in sol ayağıyla vurma şansızlığını gösterip, kaçırdığı inanılmaz
pozisyondan sonraki süreç.
İlk
kısım aslanların maça mental olarak asılmaya hazır olmadığını kanıtlayan, golle
ve verilmeyen penaltıyla morallerini bozan
dakikaları içeriyor. Real Madrid’in marka gücüne karşı, rahat oynamayı
başaramayan, zaman zaman panikleyen, yine de istekli, inançlı bir Galatasaray’ı.
İkinci
yarı; Eboue’nin, Premier anılarını hatırlatan top takibiyle gelen, coşkuyu
başlatan golü; Sniejder’in hırsla ve istekle, kendi kumaşını belli eden
güzellikteki top hareketleriyle gelen skoru; ve Drogba’nın kaleciye unutulmazı
yaşatan topuk bitirişini içeriyor. Taraftara ‘Olabilir!’ hissiyle göz yaşlarını
armağan eden goller; ardı arkası kesilmeyen, cesur çıkışlarla geldi.
Galatasaray şahlandıkça coşan seyirciyle Madrid, şaşırdı, sersemledi ve çeyrek
finale çıkan bir takıma saygı duymak zorunda olduklarını hatırladı. Bu, onlar
için kötü anlamda unutulmaz, sarı kırmızılılar içinse efsanelere yazılan bir
maç oldu.
Dünyanın en güçlü atmosferlerinden biri
sayılan Galatasaray stadı, İspanya gazetesinin de manşetinde yer aldığı gibi “cehennem”
olduğunu kanıtlamayı da ihmal etmedi. Yan hakemlerin bile, susmayan gürültüye
alkışları ise bunun desteklerinden sadece biriydi...
Taraftar, 90 dakika boyunca ‘asaletine’ teşekkürlerle uğurladığı takımı
için, turu atlayamasa da, desteğini sunmaktan vazgeçmedi.
Galatasaray
dünya basınında da övgülerde yer almayı başardı. İngiltere, oynanan futboldan
heyecan duyduklarını, Galatasaray’ın cesur savaşının, Madrid’e futbol oynamadan
tur atlanmayacağını öğrettiğini söylerken; İspanya muhteşem maçın, korkutan
etkilerini yazdı. Fransa övgülerle bahsederken, İtalya basını herzamanki gibi
Terim’i ‘vazgeçemeyen imparator’ olarak dile getirdi.
Bu maç,
Avrupa’ya aslanı yeniden hatırlatan önemli bir maç olarak algılandı. Şanı ve başarıları,
mucizeleri, getirdiği ruh, istek ve inançla, Avrupa’da önümüzdeki senelerde de
adından sıkça bahsedileceğinin sinyallerini verdi.
Galatasaray
dünyanın en güçlü takımlarından birine karşı oynadığı futbolla yürekleri hoplatıp,
heyecanı yükseltmeyi başardı. Seyir zevkinin tartışılmaz olduğu bir maç
yarattı.
Sarı kırmızılı
takım, taraftarını ayakta alkışlatan cesareti ve direnişiyle, bir çok sebebin
de etkisiyle bu sezonluk Şampiyonlar Lig’ine “biz yokuz” dedi.
Veda ama asil
bir veda oldu bu...
Tam yeri
gelmişken de eklemeli öyleyse;
Ultraaslan der
ki;
“Başarılar
gelir geçer, asaletin bize yeter.”
Tebrikler
aslanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder