Hürriyet

4 Nisan 2013 Perşembe

YİNE DE BAŞARMAK!



 Madrid’in İspanyol kokusunda kaybolan sarı kırmızılılar, bu romantizmi yanlarına kar bırakan bir yenilgiyle evlerine geri dönmek zorunda kaldılar. Aslında yenilgi, beklenilen; kazanmak mucize sayılan, ancak berabere kalmak umut edilen, ayakları yere basan bir tahmindi. Ne yazık ki, İspanya’da ‘kralın takımı’ herşeyi istediği gibi sonuçlandırmaya kararlıydı.

3 Nisan 2013 Galatasaray için hatırlanmaktan hiç çekinmeyeceği bir gün oldu. Öyle ki, Madrid’in kapıları açılmış, Santiago Bernabéu Stadyumuna giriş izni çıkmıştı. Yani sarı kırmızılı aslanlar, dünyanın en büyük takımlarından birine kafa tutmaya hazırdı. Kötü bir süreçten sonra, şampiyonluğun getirdiği başarıyı, Avrupa’da devam ettirmeye istekli Galatasaray; temelde hedefine ulaşmış ve zorlu bir grup mücadelesinden çıkmıştır. Schalke ve Madrid’i evine getirmeyi başarması; daha fazlası olmuştur.

Maça kısaca bir özet geçmek gerekir elbet;

Karşılaşma istenildiği gibi baskıyla başlamış olsa da, erken gelen gol canları sıktı. Ancak beklenilen aksine, Galatasaray dağılmadı ve aynı şekilde devam etti. Oyun stilinden ödün vermedi; Fatih Terim’in dediği gibi; ‘Ne gerekiyorsa onu yaptı.’

Kralın takımı belki de dünya üzerinde en hırslı, her bölgede kuvvetli takımlarından biri olarak tanınıyor. Amaç oyundan ödün vermemekse, yenilgiye rağmen %51’lik topa hakim olma üstünlüğüyle Galatasaray temelde bunu başarmış görünüyor. Nitekim beklentilerin yüksek olduğu; Burak, Drogba ve Sneijder dışında her oyuncunun kendinden beklenileni verdiğini söylemek yanlış olmaz. Büyük bir istek ve hırsla oynayan oyuncuların gollere açık bırakan en büyük eksiği: tecrübeydi.

Yıllardır hemen hemen hiç bozulmayan kadrosuyla, her sene Avrupa’da olmak başarısını göstererek yoluna devam eden Real Madrid, sarı kırmızılı ekibe göre çok daha üstündü bu açıdan. Tecrübe, nereye vurcağını, nasıl koşacağını, nasıl gol atacağını anlatan en önemli özellik. Kısaca özetlersek ‘Madrid nasıl devrilir?’ dersinin cevabı için, büyünün gerçekleşmesine en az 2 sene var dedi karşılaşma bizlere.

Karşılaşmada dikkatimi çeken bir konu ise tecrübeli yabancı futbolcularımız üzerinden oldu;

Eboue gibi Arsenal’de zaman geçirip, İngilizlerin, soğuk Premier ligi kurallarına hakim olan bir oyuncunun nasıl o golü kaçırdığının, defanstaki o boşluğu nasıl bıraktığının, Drogba gibi bir Afrika kaplanın nasıl panik olabildiğinin, Sneijder’in ayaklarının nasıl birbirine dolaştığının açıklamasın yapmak oldukça zor. Buna verilebilecek tek cevap, Türkiye futbol ortamının ‘duygusallık’ yönelimi olan, bu açıdan heyecan ve paniğe de o derece açık olan ortamının bu yüksek seviyedeki, tecrübeli futbolcuları da etkilemiş olduğudur.

Yenilgi övünülecek şey değil elbet  ancak kazanmak için her zaman istekli olan aslanlar, Madrid’e gitmeye hak kazandıkları için bizleri gururlandırdı. Yani bazen kazanmak ‘Terim’in de dediği gibi ‘olay olur.’ Ancak yenilgi, Real Madrid gibi bir takıma karşı olduğunda; ‘yapacak bir şey yoktu’ hissini bırakır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder